3. Bölüm

374 45 11
                                    

Oy verir misiniz?

Eylül, 774

Anneler, çocuklarını düşünürdü öyle değil mi? Onları kollar, sever ve zarar vermezdi. Bunu hiç görmedim annemden. Bunu sorguluyorum çünkü, halk arasına gittiğim gün -sanırım bir hafta kadar önceydi- anneler ve çocuklar arasındaki bağı görmüş ve annemin sevgisini sorgulamaya başlamıştım.

Hangi anne çocuğunun yüzük parmağını keserdi?

Sanırım hiçbir anne kesmezdi. 14 yaşındaydım, aylardan Eylül'dü ve ben 3 ay sonra 15 olacaktım. Şu an bahçede olan çardakta oturmuş yeri boş olan yüzük parmağımın kesik izine bakıyordum.

Lânet olsun, hiçbir şey hatırlamıyordum.

En son birkaç kızın beni tuttuğunu görmüştüm, orada ne oldu bilmiyorum. Eve geldiğimde annem ilk beni dövmüş ardından ise ucu en sivri bıçakla hiç acımadan kesmişti. O annemdi ve bana acımamıştı. Ardından hiçbir şey olmamış gibi kesik yerini dikmiş günlerce bakım yapmıştı. O anneydi, sahi o gerçekten anne miydi?

O güne dair hatırladığım tek şeyler bunlardı çünkü annem o anları büyüyle hafızamdan silmişti, dediğine göre orada ilk aşkımı bulmuşum. Peki neden sildin anne dediğimde ise acı verirdi sana, bak parmağından oldu demişti. En büyük acıyı kendisinin verdiğinden bihaberdi.

Ve evet, annemin büyücü olduğunu zamanla öğrenmiştim.

Günlerce acı çekmiştim, ağlamıştım. Annem beni teselli etmeye değil incileri toplamaya gelmişti. O, anne miydi?

O, benim annemdi.

Beni eğitiyordu, dövüş ve ok dersler veriyor, savunma taktikleri uyguluyordu. Bunlara da ek olarak büyü öğretiyor, yapmadığımı görünce dövüyor ve erkek olmadığım için hakaretler savuruyordu. Henüz 14'tüm ama ben hem annemden hem halktan eziyet görüyordum. Anneme karşı kendimi savunamıyordum, ama halka karşı savunuyordum. Yıllardır beni nerede görse saldıran o kötü günün başlangıcındaki kızı, Christian'ı, defalarca karşı koymama rağmen bana karşı hırsı bitmiyor; bitse bile güzelliğimin şeytan tohumu olduğumdan dolayı geldiğini söylüyordu.

Christian, güzeldi. Sarı kıvırcık omuzunda biten saçları, bal rengi gözleri vardı. Kısa boyluydu ama fiziği güzeldi. Yüz hatları kemikliydi ve iriydi, ki bu onda güzel olmayan tek şeydi.

Buna rağmen kendi güzelliğini övmek yerine benim güzelliğimi yeriyor, hak etmediğimi söylüyordu. Çünkü ben babası belli olmayan şeytan tohumuydum onun gözünde.

Güzel olduğumu biliyordum, hayır bu ego değildi. Gerçek bir güzellikti. Anneme benzemiyordum, o; kısa boyluydu ve hafif kilosu vardı. kızıl saçları açık kahverengi gözleri vardı, burnu kemikliydi. Benzemiyorduk. Kendimi nasıl tanımlayacağımı bilmiyordum, neden annemden farklı olduğumu da. Bana kalsa bende anlatılacak her şeyin ötesinde saçlarım vardı. Düz, siyah ve kalçamı geçen saçlarımın tüm bedenimden daha önde olduğunu düşünüyordum. Parlaktı ve öyle canlıydı ki,  o olmasa hiçbir şey olacağımı düşünürdüm.

Güzeldim, peki bana yararı var mıydı? Hayır. Her gün aynı yaşıyor, hiç arkadaşım olmuyordu. İnsanlar bu güzelliğe rağmen bana yaklaşmıyor, aksine kaçıyordu.

DUDAKLARIN KARARACAKWo Geschichten leben. Entdecke jetzt