32. Bölüm

59 12 0
                                    

Oy verir misiniz? :)

Birçok şeyi bilmek isteyip hiçbir şey bilememek ızdırap verirdi insana. Her şeyi öğrenmeye meraklı bünye, eksik bir bilgi ile seni dürter, doğrusunu bulman için sürekli seni huzursuz ederdi. Biliyorum, bilmiyordum. Zordu, her şey çok zordu. Kalbim sevgime rağmen sürekli rahatsız bir sızıyla dolup taşıyor, bu his sadece Vance'ye baktığımda oluyordu. Anlamıyordum, sebebini bulamıyordum ve sürekli aramak istiyordum. Çaresiz bir arayışın içerisindeydim.

Bir ömre kaç acı sığardı, insan kaç kez yaralanırdı, kaç kez ağlardı bilmiyordum. Zordu ve bu zorluk herkeseydi. Benim bakış açımla yaşanan olaylar sadece bana acı verirdi. Başkasının acısını hissedemezdim ve başkası da benim acımı hissedemezdi. Bütün acılara rağmen ruhum acı ve ızdırapla dolmasın diye çabalarken kendimi dipte bulurdum.

Perla.. İnci Tanesi demek..

Bana söylenen, yirmi üçümü güzel yapan bu kişi yine Vance'ydi. O kusurlu olabilirdi, hatta çoğu insan onu sevmeyedebilirdi. Ama benim gözümde harika bir insandı, her şeyiyle. Onun bakışında olaylar farklıydı, onun hikayesinde ızdırap farklıydı. Benim bunları yaşadığım yaşlarda o başka şeyle uğraşıyordu. Hayat buydu işte, seni öldürecek sandığınız acının sadece iz bırakmasaydı. Nefes alamayacak gibi tükenmeye rağmen kalkıp devam ederdiniz. Bir başkası görmez, taşımazdı bu izi. Bir pranga gibi sana ömür boyu bağlı bu izi anlatsan da anlamazdı, bahsettiğim şey buydu.

Benim annem tarafından dayak yediğim bir an, Vance dışarıda hayat mücadelesi verdiği an ve Will'in bir abisi için ağladığı ana denk gelebilirdi. Belki de gelmişti, bilemiyordum. Bilemediğim her şey için, daha da zorlanıyordum.

"Ya bu Vancecik gerçekten hiçbir işe yaramıyor!" Sonbahar ayında olmamız ile birlikte soğuk daha da baskın olurken, Bay Lewis odunlara baktığı gün azaldığını ve acilen oduna gitmesi gerektiğini söylediğinde Vance onu reddetmiş, kendisi ve Will'in bunu seve seve yapacağını söylemişti.

Will'in sinirle Vance'ye söylenmesini saymazsak. Bunu duyduğunda aşırı sinirlenmişti. Kendisine göre onu zorlamış ve buraya getirmiştik. Aslında planda ben yoktum ama kendimi zorla aralarına sokmuştum. Onlarla geçirdiğim her bir vaktin değerini bilmek istiyordum. Yani kısacası üçümüz odun toplamaya çalışıyorduk.

"Bak Sarışın, ormanın ortasındayız ve seni burada bıraksam çizilen yola rağmen yolunu bulamazsın!" Bu evimizden uzaktaki ormanı Bay Lewis söylemişti. Yolu bulmakta zorlanmamıştık çünkü Bay Lewis ormandan evine doğru ince bir yol yapmıştı. Gerçekten sık ağaçların olduğu orman ürkütücü görünüyordu, Will de öyle düşünmüş olacak ki etrafa kısa bir bakış atıp ürpermiş ve işine geri dönmüştü.

Ellerindeki baltayla yaşlı ve çürümüş ağaçları kesiyorlardı. Az önce Will genç bir ağacı kesmeye kalkınca Vance onu uyarmıştı ve kendisine 'beceriksiz' denilmesini yediremeyen Will, Vance'ye işten anlamadığını söylemişti. Gerçekten ikisi de aylardır birbiriyle uğraşmaktan bıkmamıştı. Bunca işin arasında oldukları halde laf atmaya devam ediyorlardı. Kesilen odunlar kovalara dolduruluyordu, yanımızda beş büyük sepet vardı. İkisi dolmuştu ve kalan üçünü doldurmaya çalışıyorlardı. Benim görevim kestikleri odunları düzgünce sepetlere yerleştirmekti, böylece daha çok odun sığabilecekti.

Güneş tepeye tam çıktığında mola vermeye karar verdik. Yanımızda getirdiğimiz çantadan su ve ekmek arası yapılmış peynirleri çıkarıp dağıttım. Sabah erkenden çıkmıştık ama yol biraz uzun sürünce işler geç başlamıştı. Bu yüzden akşam olmadan acele etmemiz gerekiyordu. Yemeğimizi yerken Will hala bize ters bakıyordu.

DUDAKLARIN KARARACAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin