41. Bölüm

55 10 2
                                    

Oy verir misiniz? :)

İçimizde yaşayan duygular asla yok olmazdı. Öyle anlar gelirdi ki içimize sığmaz, dolup taşardı. Kendini bir yere ait hissetmek olan bütün duyguların içerisinde en güzeliydi. Var olmasan da hep oradaymışsın gibi. Hayatın oradaymış, orası olmazsan yaşamayacakmışsın gibi. Ait olduğum yerde olmak çok iyi hissettiriyordu. Şu an ait olduğum yerdeydim, onunlaydım.

Bu dünyada hiçbir yere ait olamayanlar vardı, hayat onlara cehennemdi.

Benim ait olduğum yer bu eski ev değildi. Ait olduğum yer onların yanıydı.

Onlardan ayrı kaldığım sürede özlediğim şeylerden biri de Will'ın yaptığı pilavlardı. Şu an önümdeki pilavı yerden beni izleyen iki adama bakmıyordum çünkü gerçekten çok açtım. Nasıl olduğunu anlamadığım şekilde dün gece uyuduktan sonra şu ana kadar, yani gece yarısına kadar, hiç uyanmamıştım. Hatta Vance'nin söylediğine göre hiç hareket etmeden uyumam onu endişelendirmiş, sık sık nefesimi kontrol etmek zorunda kalmıştı. Yorgunluktan çok, düşüncelerin çokluğu beni uyutmuş olmalıydı. Yine de şu an dinç hissediyordum.

Nihayet yemeğim bittiğinde karşımda oturan ikiliye baktım. Pür dikkat beni izliyor, büyük ihtimalle dün neden o halde döndüğümü merak ediyorlardı. Ayağa kalkıp tepsiyi aldım ve salondan çıktım. Mutfağa bıraktıktan sonra banyoya geçip elimi yüzümü yıkayıp derin bir nefes alarak odaya girdim. Karşılarına geçip oturduğumda artık meraklı bakışlarını sonlandırmam gerekiyordu. Zaten artık saklayacak halim kalmamıştı, her şeyi bilmeleri daha iyi olurdu.

''O gün.. su almaya gittiğimde orada yalnız değildim. Christian ve annemle karşılaştım.'' Vance'nin bakışları kısılırken Will aklı karışmış gibi bana baktı.

''O dediğin kız," Parmağıyla yanında oturan adamı işaret etti, "Vance'nin kız kardeşi mi?'' Başımla onayladım. ''O ne alaka annenle?'' Derin bir soluk verdim.

''Annemle bir anlaşma yapmışlar. Bu anlaşmaya göre annem ne derse koşulsuz yapacakmış ve by anlaşma sözlü değil, büyülüymüş.'' İkisinin de gözlerine baktım, bu dediğime oldukça şaşırmışlardı. ''Chris ona karşı gelemezdi çünkü büyü onu anında öldürürdü.'' Histerik bir gülüş döküldü dudaklarımdan, ''Karşı çıkmak istemiyordu zaten. Bana karşı büyük bir nefreti vardı, küçüklükten gelen. Bunu orada kendi ağzıyla bana söyledi. Beni hiç sevmediğini." Vance üzülse de bir şey demedi. O, biliyordu bana olan nefretini.

''Devam et lütfen.'' Will'e başımı salladım.

''Beni oradan kaçırıp götürdüler ve bir süre benden sadece incileri aldılar. İnciler yapılan büyüdeki acıyı kesiyormuş. Bende kaçmak için sessiz olmayı denedim, onları dinledim ama kaçmak için hiçbir fırsatım yoktu. Odamın pencerisi bile kapatılmıştı. Orada tıkılıp kalmıştım.''

''Hep inciler ile ağlıyordun ama.. bizim seni kabul etmememizden korkup hiçbir şey demedin.'' Ona bakarken bunu hızlı anlamasına sevinmiştim çünkü ben söyleyemezdim. Başımı salladım Vance'nin söylemine karşı. Yine, ben söylemeden anlamıştı. Buna da bir şey demediler, anlayışlıydılar.

''Bir gün uyandığımda bahçeye çıkmama izin verdiler. Chris benimle konuştu,'' duraksadım ama konuşmanın içeriğini söylemedim. Bu, Vance'nin kötü hissetmesine sebep olabilirdi. ''Sonra annem beni bodruma götürdü. Aklımda olan tek şey susmayan çığlıklardı. Beynimin içinde dönüp duran sesler susmadı, zaten beni sona götüren de bu oldu."

DUDAKLARIN KARARACAKWhere stories live. Discover now