11. Bölüm

179 22 11
                                    

Oy verir misiniz? :)

Sanırım her şeyin bir cezası mutlaka oluyordu, yada bu ceza sadece bana geçerliydi. Aşık olmak insanın elinde değilken, ben aşık olduğumda bedeller ödemiştim. Annem hep insan üç kere aşık olur derdi, üç aşk üç bedel.

Şimdi fark ediyorum ki şu an kaçarken bile bunun cezam olduğunu. Sanırım evden kaçtığım için birtakım güçler tarafından cezalandırılıyordum. Belki de sadece benim kuruntumdu.

Hangi ara adamlar etrafımızı sardı, hangi ara bu çocuk bizi kurtardı ve hangi ara Vance elimi tutarak peşinden koşmamı sağladı, henüz tam kavrayabilmiş değildim. Delicesine koşuyorduk ve üçümüzün de fazla hızlı koşması, bizim için avantaja dönüşmüştü. Çünkü bizim etrafımızı saran adamları geçeli uzun bir süre olmasına rağmen hala neden William'ın peşinden koştuğumuzu anlamıyordum.

Acaba Vance şu an kentin sınırına geldiğimizin farkında mıydı?

Duracak gibi değillerdi. Bu yüzden elimi Vance'den kurtardım ve soluk soluğa "Durun!" dedim ve durdum. Ellerimi dizlerime dayadığımda hızlı atan kalbimin sesi kulaklarımın uğuldamasına sebep oluyordu. Nefeslerimi düzene sokmaya çalışırken Vance'nin yere oturup göğsünü tuttuğunu, William'ın ise doğruca yere uzandığını gördüm.

"Vance, iyi misin?" dediğimde kafasının sallayıp beni sordu. İyi olduğumu belirtircesine kafamı sallayıp yanına oturdum.

"Öncelikle siz kafayı mı yediniz? Adamları atlattığımız halde neden koşup bizi kentin çıkış sınırına getirdiniz?" dedim.

"Ben bu sarışına uydum, İnci Tanesi. Baktım koşuyor, adamlara bakmıştır diye peşinden sürüklendim." dediğinde ikimizde bakışlarımızı William'a diktik. Hemen otururur pozisyona geçti ve kendisinin masum olduğunu düşündüğü -ancak öyle olmayan- bir sırıtışla bize baktı.

"İlk olarak, ben William. İkinci olarak sizi kurtardığım için teşekkür bekliyorum. Üçüncü olarak da sizin arkamdan koştuğunuzu hissedince gaza geldim, durmayı unuttum." dediğinde yok artık dercesine ona bakıyordum. Vance sessizce bir şeyler mırıldandı.

"Fena mı oldu koşmuş olduk, değil mi İnci Tanesi?" dediğinde Vance'nin ayaklanarak üstüne gittiğini gördüm. O da hemen ayağa kalktı ve geriye adımladı. Hemen kalkarak Vance'nin kolunu tuttum. Serbest olan elinin baş parmağını ona doğrulttu.

"Birincisi, bizi kurtarmadın, sadece koşmamızı sağladın. İkincisi ona İnci Tanesi falan diyemezsin, o benim İnci Tanem!" dediğinde şok içinde izliyordum.

"Hey, dostum, sakin! Kız güzel.. Tamam şöyle bakıyorum da hayatımda gördüğüm en güzel kız olabilir ve Aman Tanrım! Kısa saçlı bir kız! Üstelik adı İnci Tanesi?" dediğinde Vance tekrar üstüne gidiyordu ki yine tuttum.

"Kesin şunu! Adım Perla, İnci Tanesi diyip onu kışkırtma. Yardımın için teşekkürler," diyerek Vance'yi kent içine çekmeye çalıştım, bana ayak uydurarak kolunu omzuma attı ve William'a ters bakış atarak geldiğimiz yola geri yürümeye başladık. "Kaç dediğin tavsiyen için de sağol!" diyerek cümlemi tamamladım.

Vance hala homurdanıyordu, yolda biraz ilerlemiştik ki bir anda Vance'nin omzuna atılan kola şok içinde baktım.

"Siz nesiniz öğrenebilir miyim acaba sevgili madam saygıdeğer leydi Perla?" diyen William beni gerçekten hayrete düşürüyordu. Tepkileri çok farklıydı, Vance onun kolunu omuzundan iterek benim yerime yanıtladı:

"Arkadaşız!" dediğinde kafamı sallayıp onayladım.

"Buralı değilsiniz sanırım" dediğinde kafamı salladım tekrar. Vance bana da ters bakınca ona gözlerimi devirdim.

DUDAKLARIN KARARACAKTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon