26. Bölüm

91 15 15
                                    

Kapağa birkaç düzenleme yaptım bence güzel oldu?

Oy verir misiniz? :)

Bazen aldığımız kararları sorgularken buluruz kendimizi. Neden öyle yaptım, neden erken davrandım, neden öyle dedim gibisinden. Yaptıklarımızı bile kabullenmeyi reddettiğimiz, iyi bir karar olana kadar benimsemediğimiz durumlar olur. Benim de oldu.

Neden daha önce anneme karşı çıkmadım, neden ezilmeye göz yumdum ve neden Vance'yi daha önce bulmadım gibi sorular, sürekli kendime sorduklarımdan sadece birkaçıydı. Gözüm daha erken açılsaydı -belki de rüyamda, bana 'kurtarıcı prenslerin sadece masallarda olduğu'nu söyleyen o adam önceden gelseydi- çok daha erken kurtulmuş olabilirdim.

İşte çoğu zaman burada hata yaptığımı düşünüyorum. Belki hiç o rüyayı görmeyebilir, hiç annemin yanından ayrılmayı düşünmeyebilir veya hiç kaçmak istemeyerek hep o şekilde yaşayabilirdim. Hiç Vance ile tanışmama ihtimalim de olabilirdi. Aldığım kararın iyi yönüne değil de, kötü yönüne odaklandığım zaman, elimde koca bir boşluk olduğunu anlamam bile zor oluyor.

Tıpkı şu an kaşlarını çatarak bana bakan ve ağzını asla açmayan Vance gibi. Sorguluyordum kendimi, erken mi gitmiştim ona, çok mu ani söylemiştim? Ona bir adım yerine on adım mı gitmiştim? Söyleme kararım yanlış mıydı? Benimle olan arkadaşlığını da bitirir miydi?

İçimden geçen süreleri sayarken sonunda çatık kaşları düzeldi. Hala beklenti içerisinde yüzüne bakıyordum. Artık hiç üşümüyordum, ki bunun nedeni omuzlarımdaki ceketi değil, hızlanan kalbim ve ateş basan yanaklarımdı. Vance sonunda ağzını açtığında ona beklentiye baktım. Şu an söyleyeceği şey çok önemliydi.

"Nasıl.. nasıl yani?" anlamsız sorusu kaşlarımı kaldırmama neden oldu. Açıkça anlatmayı başaramamış mıydım yoksa?

"Ben, sana erken gelmek istiyorum." Dediğimde dilini yanağının içinde gezdirerek bakışlarını benden aldı. Gözlerini takip edince ileriye baktığını anlayınıp bende ona eşlik ettim. Bir süre geçti, Vance hala bir yanıt vermedi. Yanılmıştım, o beni arkadaşı olarak görüyordu. Omuzlarım düşerken cekete tutunarak ayağa kalktım ve ona hiç bakmadan arkamı dönüp ileriye doğru bir adım attığımda söylediği şey ile yerimde kalakaldım.

"Ya ben sana geç kalırsam, İnci Tanem?" Sakince arkamı döndüğümde söylediği şeye takılmışken o da yavaşça ayağa kalkıp karşıma geçti. Karşıma geçtiğinde eli sağ yanağımı kaplarken yüzümü eline doğru yasladım. Birbirimizin gözlerine bakıyorduk ve şu andan sonra ya birlikte olacaktık ya da bir hiç olacaktık.

Ve ben ikinci ihtimalden deli gibi korkuyordum.

Bu yüzden ona ilk giden olduğum için kendime kızıyordum ki, o beni şaşırtarak yüzüme doğru eğildi. Şaşkınlıkla gözlerim açılırken boşta olan yanağıma yaklaştığında, yeni tıraş olmuş yanağı yanağıma değerken ürperdim. Nefesimi tutmuşken onun verdiği derin soluğu duymak kalbime iyi gelmemişti.

Onunla çok kez temas etmiştim ama bu.. Bu çok başka ve farklıydı. Üstelik öncesinde ona yaptığım itirafı da sayarsak, her an bayılabilirdim. Dudakları kulağımı bulduğunda derin bir nefes vererek gözlerimi kapattım.

"Perla, İnci Tanem.. Bana erken geldiğin için sana minnettarım. Yoksa, ben sana çok geç kalacaktım. Ve biliyor musun, sen zaten çoktan benim yüreğime gelip yerleşmiştin. Yani sen, bana geç kalamazdın hiçbir şekilde."

DUDAKLARIN KARARACAKWhere stories live. Discover now