35. Bölüm

55 7 0
                                    

Oy verir misiniz? :)

Ölüm ve yaşam arasında çok ince bir çizgi vardı. Çok basit bir yolla bile ruhumuz bedenimizi terk edebilirdi. Ölümü deli gibi arzularken, ölüm anından korkmak gibi bir durumda vardı. Korkuyordum, her şeye rağmen ölümden korkuyordum. Yaşamayı istiyordum. Yapmadıklarımı yapmayı, doyasıya eğlenmeyi, gezmeyi istiyordum. Ölümden kaçıyordum ama ölüm bana bir nefes kadar yakındı. O ince çizgide olduğumu biliyordum. Bunu zihnen değil, ruhen anlıyordum.

Benim bedenim değil, ruhum acı çekiyordu.

Kemiklerim kırılmış gibi bir his vardı. Gözlerim kapalıyken hareket edip edemediğimi kontrol etmeye çalıştığımda bacağımda hissettiğim sızı ile inledim. Gözlerimi açamıyordum, sanırım saatlerdir uyuyordum. Bacağımı bir kez daha oynattığımda daha çok ağrı hissettim ve başımı arkaya doğru daha fazla yaslayarak çığlığımı son anda durdurabildim. Başım deli gibi zonkluyordu. Şakağımdan kaydığını hissettiğim incilerle ağladığımı anladım. Bana neler oluyordu böyle?

Zihnime dolaşan anılar ile aniden gözlerim açıldı.

Lanet olsun bu.. bu nasıl mümkün olabilirdi?

Töreni hatırlıyordum, hemde her bir detayıyla. Sonrasında zihnimden her bir anının tek tek silindiğini, yaşadığım acıları hatırlıyordum. Kalbim delicesine çarparak göğsümü zorladı. Böyle bir şey mümkün değildi. Bu büyü iki kez bana yapıldığında her şeyi unutmuştum. Annem tekrar yaptı ve bu defa işe yaramadı. Sadece kısa bir an her şeyi unutup boşluğa baktığımı ve etrafın karardığını hatırlıyordum. Ağzımdan bir gülüş kaçtı. Hatırlıyordum! Her şeyi hatırlıyordum! Kahkahamın geldiğini hissettiğimde kendimi zorlayarak yanımdaki yastığı alıp yüzüme bastırdım ve çığlık attım. Yastık sayesinde boğuk çıkan çığlık ve kahkaham kulaklarıma doldu.

Her bir an hala benimleydi. Hiçbir şey zihnimden silinmemişti. Tanrım, inanamıyorum!

Gülüşlerime engel olamıyordum. Kalbim çarpıyordu. Heyecanla yataktan kalkmaya çalıştığımda acılarımı unutmuş olmanın etkisiyle ayakta çığlık atarak bütün vücudumun ağrısına rağmen elimdeki yastığa doğru kahkaha attım. Ama acı dayanılmaz boyuta ulaştığında ayakta daha fazla duramayarak sırt üstü yere düştüm. Her yerim yanıyordu, ağrıdan nefes bile alamıyordum. Buna rağmen kahkaha atıyordum ve yastık sesimin duyulmasını engelliyordu. Tavana bakarak kahkahalarımın dinmesini bekledim. Nihayet durulduğunda uzun zamandır bana uğramayan o sesi duydum.

'Verilen fırsatı iyi değerlendir, bu hayatta bir daha ikincisi olmaz.'

Sesin dediklerini düşünürken onun bana yardım ettiğini anladım ve tanımadığım bir sese minnet duyacağımı hiç düşünmemiştim. Gözlerimi yumdum ve kısık bir sesle teşekkür ettim. Heyecandan derin derin nefesler alıp veriyordum. Zihnim çok sonradan kendini belli ettiğinde gözlerimi tekrar açtım.

Evdeydim, evdeydim ve annem benim her şeyi unuttuğumu sanıyordu. Dudaklarım sinsice kıvrıldı. Sanırım unutmuş rolü yapmam gerekiyordu. Vance ve William uğruna yapamayacağım bir şey yoktu. Bu rolün üstesinden gelecektim. Bana verilen bu şans, aklımı başıma getirmişti. Ve öğrenmem gereken tek şey, annemden nasıl korkmamam gerektiğiydi. Bunu nasıl yapardım bilmiyordum ama başarabilirdim.

Tıkırtı sesleri geldiğinde derin bir nefes alıp verdim ve kendimi hazır olduğuma ikna ettim. Fısıltı şeklinde konuşmalar vardı kapının önünde, net değildi. Kapı tiz bir ses çıkararak yavaşça açıldığında durduğum yerde inledim. Hızlı adımlarla yanımda duran yüze baktığımda bunun Christian olduğunu görünce yüzüme en şaşkın ifademi oturttum. Bu rolü hakkıyla yapacaktım.

DUDAKLARIN KARARACAKWhere stories live. Discover now