33. Bölüm

53 11 5
                                    

Oy verir misiniz? :)

Sorgulamaktan bıkıp sorgulamayı asla bırakamamak çok zordu. Artık yeter dersin, sınırlarını zorladın, sınırı geçme dersin. Yine de geçersin çünkü sorgulamak istemesen bile kafanda dönüp durur, bir bakmışsın sorguluyorsun. Delirme sınırı denmeli buna, sorgulamak ve düşünmek herkesin yapacağı bir şey olsa dahi. Çünkü delirmek, ölümden daha zordu.

Başım zonkluyordu. Gözümün önünde bir karanlık vardı ve o karanlıkta minik minik beyaz noktalar yanıp sönüyordu. Belki de gözüm kapalıydı, henüz tam kavrayamıyordum. Bilincim açıktı ve gözlerimi açmak çok zor bir şey gibi geliyordu. Yine de kendimi zorladım, ilk önce kısık bir şekilde araladığımda karanlık bir odada olduğumu fark ettim, sanırım gece vaktiydi. Hala beyaz noktaları görüyordum. Gözlerimi zorla da olsa tam olarak açtığımda köşede titrek bir biçimde yanan mumu fark ettim. Ardından ise nerede olduğumu.

Ben.. ben yine o evdeydim.

Yutkunarak kafamı kaldırdığımda başımın arka kısmında hissettiğim keskin ağrı ile gözlerimi yumup inledim. Elim oraya giderken parmak uçlarımla hissettiğim kadarıyla, düzensiz bir dikiş vardı. Tam olarak başımın arka kısmındaydı. Buraya gelmeden önce neler yaşadığım aklıma geldi. Buraya zorla getirilmiştim ve annem ile Chris iş birliği içerisindeydi. Buraya kadar olanları netleştirebilmiştim. Derin bir nefes alarak yattığım yerden kalktığımda başım döndü, noktalar yavaş yavaş kaybolurken kendime gelmeyi bekledim. Yatakta tutunan ellerim titriyordu. Nihayet toparlandığımda odada göz gezdirdim.

Hala son bıraktığım halindeydi. Ahşap dolabımın bir kapağı en son benim açık bıraktığım şekilde kalmıştı. Yatağım hiç düzeltilmemişti. Bu evden kaçarken kullandığım camın önüne geldiğimde, orada artık bir camın olmadığını yeni fark etmiştim. Duvar şeklinde doldurularak kapatılmıştı. Bu odanın her bir detayı, benim geri döneceğimi bilecek şekilde tasarlanmıştı.

Tekrar dolabımın önüne geldiğimde kapalı olan diger kapağı da çektim ve o an kendi yansımamla karşılaştım. Şaşkınlıkla unuttuğum aynayı dağınık kıyafetlerin üzerinden alıp geri çekildiğimde kendime bakıyordum. Bu aynayı unutmuştum gerçekten de. Kare şeklinde olan aynanın kapağı açıktı. Kenarlarında sarı şeritler halinde işlemeleri vardı. Arkasını çevirdiğimde tam ortasında deniz yıldızı figürü, etrafı gök mavisi şeklinde çok güzel bir aynaydı. Kendime gülümseyerek baktığımda, aklıma daha yeni yeni düşen olayı idrak ediyordum.

Vance.

William.

Aynayı hızla yatağıma bırakıp bileğime baktığımda mavi bilekliğim yoktu. Onu gerçekten de beni kaçtıkları düşünmeleri için bırakmıştı. Su kabının da suyun içinde kaldığını düşünürsek, kesinlikle bunu düşünmeleri büyük olasıydı. Bir ihtimal kaçırıldığım akıllarına gelmeyebilirdi çünkü kimsenin bizi takip ettiğini hissetmemiştik. İşaret parmağımın tırnağını dişlerimin arasına aldım ve odada tur atmaya başladım. Çok endişelenecek ve üzüleceklerdi.

Düşün Perla, düşün. Kesin çok korkmuşlardır. Şu an gece mi değil mi emin değildim, odanın ışık alan bir noktası yoktu. Onlar kesin beni deli gibi aramış, bilekliği bulunca vazgeçmişlerdir. Çok da üzülmüşlerdir. Ama şu an bunu düşünme zamanı değildi, kaçmalıydım. Eğer annemle karşılaşırsak bunu yapamazdım. Hızlı adımlarla kapıya varıp dinlediğimde bir ses duymadım ve camın olduğu eski yere gittim. Elimle itelemeye çalıştığımda olmayacağını zaten biliyordum. Etrafta bir şeyler aramaya çalıştım ama işime yarayan hiçbir şey yoktu. Olsaydı bile bu duvarı kıramazdı.

Lanet olsun. Lanet olsun. Lanet olsun.

Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Tekrar kapıya varıp dinledim ve ses gelmeyince hafifçe aralayıp etrafa baktım. Kimse yoktu. Kapıyı biraz daha aralayıp yavaş yavaş odadan çıkarken kapının tiz gıcırtısına lanetler savurdum. Biraz daha bekleyip annemin odasından kimsenin çıkmadığını görünce parmak uçlarında yürümeye özen göstererek dış kapıya ilerledim. Yapabilirdim, bir kez yaptım, bir kez daha yapardım.

DUDAKLARIN KARARACAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin