19. Bölüm

118 21 26
                                    

Oy verir misiniz? :)

Bir durumdan kurtulmak için en kolay yol, yalan söylemektir. Yalan, insanların diline ip gibi dolanan bir sarmaşığa benzerdi. Yalan söylememek için sarmaşığı gevşertirdin, yalan mı söylemen gerekiyordu? O zaman sarmaşığı sıkı sıkı çeker ve dilini kavramasına izin verirdin. O sarmaşık dilini her kavradığında daha çok yapışırdı, bundandır ki yalandan kurtulmak çok zor olurdu.

Ben de sarmaşığı dilime doladım, en azından arkadaşlarım olduğundan beri.

Aslında korkaktım. Doğruları söylemeye cesareti olmayan bir korkaktan fazlası değildim. Will kadar olamamıştım. O duygusal olabilirdi ama benim gibi gerçeklerden korkarak onları saklayan biri değildi. 

Şu an onun karşısında korktuğumu itiraf etmeliydim, korkumun yalanlarımın ortaya çıkacağı olduğunu söylemeye gerek yok varsayıyorum. Odanın içerisinde volta atıyordu ve sinirden saçlarını yoluyordu. Alıp verdiği derin solukları duyabiliyordum.

İyi haber, inciler gerçekten iyileştiriyordu. Kötü haber, bunu yanlış bir zamanda -üstelik bir anlık unutma ile olan aptallıkla- teyit etmiştim. Şu an hiçbir şekilde ağrı veya yanma hissetmiyordum, sanki hiç dayak yememişim gibi.

Gerçekten bende böyle bir cevher vardı, annemin bunu bildiğine adım gibi emindim. Neden bana söylememişti o zaman? Acı çekmemi mi istemişti? Ben inlerken bundan zevk mi duymuştu? Kaçtığımdan beri her seferinde onunla ilgili korkutucu bir gerçeği daha öğreniyordum.

Doğurmuş mu doğurmamış mı bilemezdim, ama onun içinde merhamet, onun içinde anne sevgisi falan yoktu.

"Çıldıracağım Perla! Bana mantıklı bir açıklama yap artık!" diye gürleyen Will'e baktım. Aslında haklıydı, ben böyle bir şeyle karşılaştığımı hayal ettiğimde... Yaralarını sardığım kişi uyanıyor ve yaraları hiç olmamış gibi temizleniyor. Korkunçtu!

"Will ben-" dediğimde durarak bana döndü ve işaret parmağını doğrultarak tehditkar bir şekilde salladı.

"Hayat hikayene saygım olabilir. Bu durum farklı! Anla artık! Hiçbir şey olmamış gibi iyileştiğinin farkında mısın?!" diyerek ellerini iki yanında çaresizce açtı. Sesinde hem endişe hemde kızgınlık vardı. O ve Vance benzemiyordu. Vance asla irdelemezdi, kendi kendine anlardı.

"Will," diyerek boğazımı temizledim ve oturuşumu dikleştirdim. "ben annemden üç büyü öğrendim." dedim. Yalan değildi, iyileştirme, acı çektirme ve korunma büyülerini biliyordum. Bunları ilk kez denediğimde Vance ağaçtan düşmüştü. Kendim için asla yapmazdım büyüyü. "Sen mutfağa gidince denedim, işe yaradı." Yalan, bir kez daha dilime ip gibi dolanan, dilimi saran sarmaşığı çektim. Yalanlar, yalanlar, yalanlar. Her yerde ama aynı zamanda hiçbir yerde olan yalanlar.

Will gözlerini kısarak bana bakarak yaklaştı. Başını salladı ve hızla mutfağa gitti. Neler olduğunu anlamamıştım. Döndüğünde elinde bir bıçak vardı. Bana doğru geldiğinde doğrularak geriye kaydım.

"Wi-Will ne yapıyorsun?" dediğimde yanıma oturdu. Gözlerimin içine bakıyordu.

"Sürekli bir şeyleri gizliyorsun Perla! Bu önemli bir konu ve yalan istemiyorum. Bakalım ne kadar doğru söylüyorsun!" diyerek gözlerimin içine baka baka kendi avucuna derin bir kesik açtı. Korkudan soluğumun kesildiğini hissettim.

DUDAKLARIN KARARACAKWhere stories live. Discover now