34. Bölüm

52 9 11
                                    

Oy verir misiniz? :)

Her şeyin başladığı o an, o cam kenarında Vance'yi görüşüm ve kaçmaya karar vermem ile başladı. Sonrası hayal edemeyeceğim kadar özgür, zihnimde kalacak kadar tutsaktı. Her bir anıyla pişman olmadığım zamanlardı. İçimde ukte kalanlar bile vardı. Sahi, ben neden Vance'ye evlilik teklifinde bulunmamıştım? Neden Will'e daha çok sarılmamıştım? Neden onları daha çok önemsememiştim?

Ve şimdi büyüye başlamak için tek tek sözleri okuyan annem, onları benden alacağını söylüyordu. Canımı alacağını söylüyordu. Pişmanlıklarımı gözlerimden görmüyordu, hiç mi hissetmiyordu acımı?

Kimseden nefret etmeyen bünyem, hayattan fazlasıyla nefret ediyordu. Kalbi, zaman kavramını kaybetmiş insanlar için nefret büyük bir duyguydu. Bu duyguyu hissetmek, beni ben yapmıyordu.

Hayatın bana verdiği incilerin bana tek bir yararı bile yoktu. Sadece zarardı. Onlar sadece annene yarıyordu. İçim paramparçaydı. İçim belki de ölüyordu. Ne hissedeceğimi anlayamıyordum. Duygularım karmakarışıktı ve yapacağım hiçbir şey yoktu. Zaten içimde Vance ile Will yoksa, yaşıyor olmamın da bir anlamı yoktu.

"Şimdi başlayalım." Düşüncelerimden çıktığımda annemin her daim tuttuğu defterini gördüm, "Acıyacak ama sen daha önce iki kez tattın. Unutursun, merak etme. Dilinin sivriliğine de iyi gelir." Başımı daha hızlı sallamaya başladım.

"Yapma bunu, bu olmaz. Bırak anılarımda kalsınlar. Kaçmam yanından, söz veriyorum. Ömür boyu burada kalırım. Hiç ayrılmam. Bırak onlar zihnimden kalsın. Karışma onlara." Bir çırpıda dediklerimi çarpık bir gülümsemeyle dinledi.

"Zaten yanımda kalacaksın ama eski bağlılığına ihtiyacım var. Dik kafalı oluşunu sevmedim." Eski bağlılık değil, eski güçsüzlük. Annem elini kaldırıp başımın üstüne koyduğunda kafamı sallıyordum ama o kadar sıkı tutuyordu ki yapacak bir şeyim yok gibiydi. Ağlamamak için direnirken göğsümden hırıltılı nefesler yükseliyor, nutkum tutuluyordu. Deli gibi korkuyordum. Kimden yardım dileyeceğimi bilr unutmuş haldeydim.

"Zihninde beliren kıvrımlı anılar,
Zehirli bir yılan.
Siliyorum onu, siliyorum ve siliyorum,
Büyünün sözlerini okurken,
Canımdan bir parça vaat ediyorum."

Ardından sözleri okumaya başladı, o yabancı dildeki sözcükleri. İlk bir şey olmadıysa da ardından her bir zerreme iğne ucu değdiğini hissettim. Can yakıyordu. Acılar ilk vücuduma yayılmış gibi dursada yavaş yavaş başımda yoğunlaşıyordu. Tek tek hücrelerime temas eden hayali iğneler, katlanılmazdı.

Kanım akmıyordu ama acıtıyordu işte.

Korktuğum oluyordu, onları sonsuza kadar unutacaktım. Ben onları unutup hayatıma devam ederken, onlar benim onları terk edişimi düşünüp beni anmayacaklardı. Bensiz yaşamaya alışacaklardı. Vance'yi, Vance'mi unutacaktım. Çok sevdiğim sağ gamzesi zihnimde var olmayacaktı. Kalbimin rahatsızlanması geçecekti. Her şey son bulacaktı.

Gözlerim hafif kararırken bir anı gözümün önünden geçti, bir adamın rüyama girip bana cesaret vermesi. Vance ile tanışma anım. Mavi aynayı çalması ve bacağına attığım hançer. Sonrasında bir daha buluşmamız. Annemin dumanlı kokusu. Annemin eve gelince beni dövmesi. Camıma tıklatılan parmaklar. Vance ile koşarak burdan kaçışımız, ormanda kalıp erik toplamamız. Vance'nin uyumamız için ateş yakması. Ardından bir boşluk hissi oluştu, hissettim.

Az önce silinen anı neydi?

Başıma vurulmuş gibi bir ağrı hissettiğimde burnumdan aşağı sıcak bir sıvı aktı, kandı bu. Bir anı daha gördüm, Vance'nin ağaçtan düşmesi, ilk büyümü yapışım. Fazlasıyla çekilen büyü acısı. Hızlıca iyileşmesi ve büyünün verdiği ızdırap. Kargaların beni kovalaması ve yabancı bir evde kalışımız. Kadının verdiği yemek, evinden erkenden çıkışımız.

DUDAKLARIN KARARACAKWhere stories live. Discover now