17. Bölüm

129 20 10
                                    

Oy verir misiniz? :)

Güzellik, göreceli bir kavramdı. Kimisine göre sarışın biri güzeldi, kimisi kısa boylu severdi, kimisi çilli bir burnu, kimisi kilolu birini severdi...

Herkesin sevdiği ve beğendiği kişi farklıydı. Ben annemi çok beğenirdim. Kısa boyunu, kızıl saçlarını, açık kahverengi gözlerini ve yaşlandıkça oluşan kırışıklıklarını. O, benim güzellik kavramımdı. Ona hiç benzemezdim. Beyaz tenim, siyah göz ve saçlarım, uzun boyum ve ince yüz hatlarım vardı.

Buna rağmen çoğu kişiye göre fazlasıyla güzeldim, şeytan tohumu güzelliği derlerdi. Güzellik göreceliydi demiştim, o zaman güzelliği kim neye göre seçiyordu?

Uzun boyum mu güzeldi, yoksa beyaz tenim mi? Belki biri siyah saçımı beğenirdi, biri siyah büyük gözlerimi. Bu da göreceli kavrama girmez miydi?

Duvara yapıştırılmış aynadan kendime bakıyordum. Vance'nin hiç istemediği ama gitmek zorunda kaldığımız ve özellikle ne sakladığını öğrenmek isteyen ben sayesinde gideceğimiz balonun günü gelmişti. Onlar içeride hazırlanırken ben banyoda hazırlanmak istemiştim.

Dün gece yıkandıktan sonra saçlarımı minik minik örmüş, uçlarını dolaptaki ip parçalarıyla bağlamıştım. Bugün akşama doğru açmıştım, düz kısa saçlarım kıvır kıvır olmuştu. Su vurarak kabarıklığını yatıştırdığım saçlarımı iki yandan tokayla sabitleyerek yüzümü kapatmasını önlemiştim.

Elbise bana biraz dar olmuştu ama en azından içine sığabilmiştim. Etekleri yere sürünüyordu. Giydiğim beyaz, yüksek ökçeli ayakkabı sayesinde en azından artık yerlere sürünüp kirlenmeyecekti. Boynumda annemin yaptığı inci kolye vardı. Çıkarmak isteyen bir yanım vardı çünkü geçmişi geride bırakmak istiyordum. Ama yapamıyordum.

"Hadi Perla!" diyerek çağıran Will'ın sesiyle hızla kenarda duran gül kokulu esansı bileklerime ve boynuma sürdüm. Yaşlı kadına aitti ve kokusunu çok beğenmiştim.

Banyonun kapısını açıp çıktığımda ikisi bana bakıyordu. Çok şık olmuşlardı. Will, yeşil geniş kumaş pantolu, siyah rugan ayakkabısı, siyah belden dar gömleği, kolalı ceketi ve kıvırcık sarı saçları ile harika görünüyordu. Ve Vance..

Ona baktığımda kalbim rahatsızlandı.

Kat kat olan kahverengi saçlarını geriye doğru taramıştı. Siyah kumaş pantolon, Will ile aynı olan rugan ayakkabısı, beyaz salaş gömleği -gömleğin eteklerini pantolonun arasına sokuşturmuştu- ve lacivert süveteri ona çok yakışmıştı. İkisi de balo için harika görünüyorlardı.

Will beni görünce ıslık çaldı, bu hareketine güldüm. Vance ise sadece bana bakıyordu ve henüz bir tepki vermiş değildi.

"Çok yakışıklı olmuşsunuz." dedim karşılarına geçtiğimde. Will baştan aşağı beni süzdü.

"Ben bu akşam senin yanından ayrılmam." dedi. "Neden?" dercesine kafamı salladığımda, "Bu güzelliğin etrafına erkekler üşüşür, yalnız bırakmam seni, yerler seni." dedi. Bu dediğine ben güldüm ama Vance kaşlarını çatarak:

"Ne erkeği, erkek soyu diye bir şey yok." dediğinde daha çok güldüm. Will'e bakarak homurdandı. Will ona öpücük atarak önden çıktı, peşinden gidecekken Vance bileğimden tutarak beni durdurdu. Ona döndüğümde sıkıntı içinde ensesini kaşıdı.

"Ben, senin için bir şey aldım." dediğinde tam olarak ona döndüm.

"Ne zaman? Ne aldın?" diye sordum. Şaşırmıştım doğrusu.

DUDAKLARIN KARARACAKحيث تعيش القصص. اكتشف الآن