15. Bölüm

140 19 1
                                    

Oy verir misiniz? :)

Yalan, hayatımın tamamıydı. Bunu o notla, tanımadığım ancak düşününce hala beni ürküten o ses ve iyileştiren incilerim sayesinde öğrenmiştim. Hayatım tümüyle yalanlarla çevriliydi. Beni tanıyan kim? Annemin öz çocuğu muyum? Neden incilerle ağlıyorum?

Son soru hayatımı mahveden tek şeydi. Neden incilerle ağlıyorum? İnsanım, biliyorum. Peki sebebi neydi? Sanırım hiç bilmeyecektim.

Her şeyi yalan oluşturuyordu, bundan dolayı yalandan nefret ediyordum. Ancak buna rağmen, dilimi yalan söylemekten alıkoyamıyordum. Kendimden utanıyordum. Yalan söylüyor, arkadaşım dediğim kişiler gerçekleri öğrenirse benden kaçar diye korkuyordum. Utanç vericiydi.

O evde yaklaşık on beş gün geçirdik. Yaşlı kadının dolabında çok eskilere ait kıyafetler vardı, onları kullanmak zorunda kaldık. Ama ilk geldiğimiz gün yaşanan olay hala beni endişelendiriyordu. İnciler döküldüğünde Vance ve Will'ın kuşkulu bakışları beni terletmişti. O an, aklıma gelen yalanı söyledim.

Çaldım.

Çaldım dedim, ilk kaldığımız evi hatırlıyor musun Vance, o evdeki kadından çaldım. Sen uyuyordun ya, ondan duymadın, zor gün diye sakladım dedim. Utandım kendimden, ama yalanı öyle bir söylemiştim ki Will hemen inanmıştı. Sevinmiş, altı inciyi toplamış cebine koymuştu.

Vance inanmamıştı. Gözlerime öyle bir kırgınlıkla bakmıştı ki, söylediğim yalandan üç katı fazla utanmıştım. Çalmadığımı, o incilerin başka bir yerden geldiğini biliyordu. Sormadı, kırgınca baktı, başını salladı ve banyoya girdi.

Ağladığımda yedi inci almıştım, birini yemiştim ve altı tane kalmıştı. Bu da demek oluyordu ki gerçekten biri bana inciyi deneme hakkı verdi, yedim, yaram iyileşti. Bütün bu sırayla olan olaylar beni korkutuyordu, yinede birine bile anlatamıyordum. Onlarında sakladığı vardı, ama benimki şu an yaşanan bir durumdu ve göründüğü üzere başım belada gibiydi.

Annemi anımsadım bu on beş gün içerisinde. Beni arıyor muydu? Evet. Beni özlemiş miydi? Sanmam. Hep üç aşk derdi. İki kez aşık olmuştum, cezamı annem vermişti. Üçüncü aşkta dudakların kararacak demişti, ancak cezasını aşık olduğun kişi verecek demişti.

Her şey bilmece gibiydi, her kelime bir anahtardı. Ancak çözecek kadar güçlü hissetmiyordum kendimi. Vance ve Will'e anlatmak için kendi içimde cesaret topluyordum. Olmuyordu.

Bu eve ilk geldiğimiz günün akşamı, kentte bir haber yayıldı. "Büyük dadı toprak oldu." Kimden bahsedildiğini ben ve Will anlamamıştık. Vance anlamıştı. Bize, bu evi veren kadının öldüğünü söylemiş, bir müddet kendi içine kapanmıştı. O kadın onun geçmişinden biriydi. Buna kesin emin olmuştum.

Üçümüz de birbirimizin hayatı hakkında bir şey bilmiyorduk. Her birimiz anlatmaya çekiniyorduk. Ancak Will, bugün, bize geçmişini anlatmak istemişti. Çok da bir şeyi yok geçmişimin, demişti. Siz anlatmasanız da olur, ben beklerim sizi demişti. Dedikleri sayesinde bir kez daha sakladıklarımdan utanmıştım.

Şu an yediğimiz akşam yemeğinin -burada tavşan eti, dilimlenmiş domates ve haşlanmış havuçtan bahsediyorum- bulaşıklarını yıkıyorduk. Will ve Vance'nin yemek yeteneği fazlasıyla iyiydi, ben yemek yapmayı bilmiyordum. Anlaşma olarak onların yemek yapmasını benimde bulaşıkları yıkamamı önermiştim. Kabul etmelerine rağmen Vance her seferinde benimle bulaşık yıkıyordu, ona her baktığımda ise kalbim daha fazla rahatsızlanıyordu.

Neden rahatsızlanıyordu?

Cevapsız bir soru daha.

Ellerimi kuruladım ve içeri geçtim. Ardımdan Vance geldi. Dolaptan bulduğumuz ve yere serdiğimiz, benim çok beğendiğim örgü kilimin üzerine oturdum. Vance yanıma oturdu, Will de uzandığı sedirden kalktı ve karşımıza oturdu. Hazırdı o, bizim aksimize.

DUDAKLARIN KARARACAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin