20. Bölüm

128 20 8
                                    

Oy verir misiniz? :)

Vance'den

Genel olarak hayatı korkutucu bulurdum. Kötü olan ama kendini iyi sanan insanlar, yaptığı yardımı karşısında olana vura vura gösteren insanlar, evladını sevmeyen insanlar, hayvanlara eziyet eden insanlar, suçsuzu suçlayan insanlar...

İnsanlar demiştim, bunları yapan insanlar.

İnsan dediğimiz neydi? Et ve kemik mi, vicdan ve merhamet mi? Olması gereken ikinciyken, insan dediklerimiz sadece birinciden ibaretti. Çok acıydı ancak gerçek buydu.

Suçsuzken sırf ortadan kaldırılması için hırsızlıkla suçlanan annemdi. Ona hırsız deyip idam ettiren ise Kral. Şimdi, yirmi yıl sonra, aynı kader ve farklı insanlar diyebileceğim bir noktadaydım.

Suçsuzken suçlanan annem, idam sehpasına çıkarılan annem, öldürülen annem. Peki ben ne olacaktım, bana biçilen ceza anneme verilen cezaya mı benzeyecekti?

O gün, Perla ile ettiğimiz dans, içimde sıcak bir his oluşturmuş, ondan gördüğüm muamele beni şaşkına uğratmıştı. İlk kaçarken, ona arkadaşım dediğim için pişman olmuştum. Ama o dans günü farklı bir şey olmuş gibiydi, çok farklı bir şey.

Dans etmeye çalışması, kızarmış yanakları, utançtan büyümüş gözleri ve terleyen ellerini farklı yorumlamamak elde değildi. O çok güzeldi, hayır bu güzellik fiziksel değildi. Fiziksel güzellik geçiciydi. Onun ruhu güzeldi ve naifti.

Ama bizden sakladıkları vardı. Bende saklıyordum ama onda olanların farklı olduğunu biliyordum. İlk kaçtığımızda kargaların ona saldırması, Will ile tanıştığımız günün sabahı banyoda ağlaması ama hiçbir gözyaşı ıslaklığı olmaması ve kente geldiğimizde dizindeki yaranın aniden iyileşmesi..

Daha nicesi olabilirdi sakladığı, emin olamıyordum. Bunlar geçmiş değildi. O bir şeyler yaşıyordu ve her ne ise kendi içinde halletmeye çalışıyordu. O çok güçlü biriydi, buna hiç şüphem yoktu ancak bazen insan ne kadar güçlü olursa olsun kaldıramadığı bir nokta olurdu. Bunu biliyordum, bunu bilmek acı verse bile biliyordum.

Onu zorlamak istemedim, destek olmak istedim. Tek temennim, sakladıklarının altında hiçbir zaman kalmamasıydı.

Tutuklandığım an itiraz etmediğimi de biliyordum. Şok değildi bu, bir boyun eğişti. Beni gösteren kardeşimdi, beni tutuklama emri veren ise Kral. Annemin başına gelen benim başıma geliyor olabilirdi.

Farklı yaşamlar, aynı kaderler.

Buradaki üçüncü günümdü, su dışında bir şey ağzıma girmiyor, Perla ve Will'ı düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. İyiler miydi? Ağlamışlar mıydı, doğrusu Perla hiç ağlamamıştı şimdiye kadar. Kesin Will çok ağlamıştır, biliyorum.

Will'ı ilk gördüğümde kabul etmek istemedim, sonrasında ise işimize yarar diye düşündüm. Ancak geçen süre boyunca anlayabiliyordum ki o benim olmak istediğim renkli kişiliğe sahipti, onu kabul etme sebebim buydu. Her ne kadar itirafı zor olmuş olsa da, iyi bir arkadaştı o.

İlk zamanlar Perla'yı sevdiğimi reddetmek istedim, arkadaş olarak gören birini sevmeyi bencilce buldum. Ama beni ona çeken bir şey vardı, buna kader denmezdi. Bu kalpti. Bunu bilecek kadar düşünmüştüm, yinede ondan vazgeçmeyi becerememiştim.

Bu hayatta hiçbir şeyi beceremediğim gibi.

---

5.Gün

DUDAKLARIN KARARACAKWhere stories live. Discover now