FİNAL

159 16 14
                                    

Son kez, oy verir misiniz? :)

Doğum günün kutlu olsun, iyiki varsın E. Bu kitap sana hediyemdir. 08.10.23

1 Ocak, 785

Artık kırk sekiz yaşındaydı. Sessizce yatakta kıvrılmış, yirmi bir yıldır asla hafızasından silinmeyen o görüntüyü düşünüyordu. Bugün, yirmi birinci yıl dönümüydü onu kaybedişinin. Zaman acısını her gün tekrarlamış, ona huzur vermemişti. Bu vicdan azabı değildi, çaresizlikti. Yıllardır onun öpücüğü yüzünden mi yoksa kehanet yüzünden mi sevdiğini kaybettiğini anlayamamak tam olarak azap gibiydi. Zaman geçmiyordu, zaman yaralıyordu.

Elindeki kapağı sararmış aynaya baktı. Bir an olsun gözünün önünden ayırmadığı bu ayna ona iki kişiyi hatırlatıyordu. Kardeşini ve sevdiğini. İkisini de çok sevmişti, annesini de çok sevmişti. Bu hayat ondan hep sevdiklerini alıyordu. Derin bir soluk vererek yattığı yataktan doğruldu. Aynayı alarak her zamanki yerine, dolaba yerleştirdi ve dolabın kapağını kapattı. Sakin adımlarla odadan çıkıp banyoya girdi ve ellerini yıkarken aynadaki aksiyle karşılaştı.

Yaşlanmıştı. Yaşı kırk sekiz de olsa, saçının aralarına ak düşmüştü. Keder onu bırakmıyordu, gözünün kenarındaki kırışıklıklar da neydi? Sahi, hep genç kalmayacaktı değil mi? Gözlerinin ışığı sönmüştü. Artık gülümsemek zor geliyor, kilo almak imkansız duruyordu. Bedeni eskisi gibi güçlü değildi. Yinede buna rağmen hala dimdik durması, onun yaşadıklarına rağmen hayret verici duruyordu. Çünkü hayat da biliyordu, beli bükülenin şansı olmadığını.

Banyodan çıktıktan sonra sedirde oturan adama baktı. Geçen yıllarda saçlarının arasına beyazlar düşse de hala çoğunlukla sarıydı. O gün ikisi de ölmüştü ama bu içten bir ölümdü. İkisi yalnız kalmıştı. Tabi, Lewis'ler vardı ancak onlar da o günden sonra bir daha gelmemişti. O yılbaşında toplanan aile darmadağın olmuştu. Biri ölmüştü, ikisi kaybolmuştu ve diğer ikisi.. Onların durumu ortadaydı.

"Sarışın.." Will ona bakarken hala bu tabiri neden söylemeyi bırakmadığını düşünüyordu. Onunla hep dalga geçmiş de olsa onu ölen ağabeyleri yerine koymuştu, bu adam koruyucuydu. Sanki o yanlarında olduğunda hiçbir şey olmaz gibiydi. Tabi bu durum, o ölümde önemini yitirdi. Artık bir koruyucu yoktu.

Beraber evden çıkıp kapıyı kapattıklarında ikisi de gökyüzüne baktı. Yirmi bir yıldan beri ocak ayının ilk gününde kar yağmıyordu. Hatta yılın ilk gününde yere bir kar tanesi dahi düşmüyordu. Dünden yağan kar yerleri beyaza bürümüştü. İkisininde verdiği derin soluk havada buhar olurken botları karı çiğneyerek ilerlemeye başladılar. Gidecekleri yer belliydi.

"Yaşlanıyorsun, artık sana ihtiyar demeye başlayacağım." Sarışın adamın kasvetli havayı dağıtmak için böyle dediğini biliyordu, ona ayak uydurmak istedi.

"Sanırım diğer ihtiyar da sen oluyorsun." Sarışın burun kıvırdı.

"Benim sadece yaşım ilerliyor, hala kadınları tavlama potansiyelim yüksek." Vance derin bir soluk verdi. Bu süreçte neden onun hiç evlenmediğini anlamamıştı. Belki de sormanın sırası bugündü.

"Neden hiç evlenmedin?" İkisi de dümdüz yola bakıyorken Vance'yi şaşırtan bir soru geldi.

"Sen neden evlenmedin?" Adımlari aniden duran adam şaşkınca ona baktı. Sorduğu soru saçmaydı. "O öldü ama sende öldün. Evlenmedin. Onu kaybettin diye değil mi? Yoksa ondan başkası olamaz diye mi?"

DUDAKLARIN KARARACAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin