6. Bölüm

287 40 3
                                    

Oy verir misiniz? :)


Bir hafta sonra

Nefesim, yetmiyordu. Bunun birçok sebebi olabilirdi elbette, ama benim sebebim gözyaşlarımdı. Nedenini anlamadığım şekilde göz deliklerimden sıvı değil, onunla eş boyutta inci çıkıyordu. Eskiden çok ağlardım, annem isterdi, lazımmış. Artık ağlamıyordum, ihtiyacı olsa bile ağlamıyordum. Kendimi koruyordum, ağlayarak güçsüz düşmek istemiyordum.

Şimdi ise uzun zamandır ağlamadığım için görmediğim incilerin içindeydim. Kutu gibi bir yerde, her tarafı incilerle doluydu. Hepsi benimdi, ve benim olan beni boğuyordu. Ölmek üzereydim, belki de çoktan ölmüştüm.

Bir el uzandı, beni oradan kurtarmak için olduğunu umduğum. Ancak o el beni kurtarmadı; onun yerine incilerden birkaç avuç çıkardı ve nefes almamı sağladı. Benim kendim çıkmamı bekledi, yardım etmeden. Kalktım; inciler boynumdan, göğsümden ve kollarımdan aktı. Yukarıdan köşesine tutunarak dar kutudan çıkmayı başardığımda o elin sahibini aradım ama bulamadım. Ardından ensemde bir nefes hissettim ve o nefesin sahibi bana bunları söyledi:

"Sadece masallarda kurtarıcı prens olur. Kurtarılmak için birini bekleme, kurtarılmak için diğer seçenekleri silme. Bazen sadece kurtulmaya odaklanıp incileri kenara itelemeyi unutursun, küçük kız."

Yataktan doğruluğumda ter içerisinde elim boynuma gitti, kesik kesik nefes alıyordum ve kalbim delicesine atıyordu. Bu ses, küçük bir çocuğa aitti. Tanıyordum ama bu sesi hayatımda duymadığıma emindim. Bu rüya, hayatım boyunca gördüğüm en anlamlı rüyaydı.

"Bazen sadece kurtulmaya odaklanıp incileri kenara itelemeyi unutursun, küçük kız."

Bu da ne demekti? Belki birçok anlamı vardı ama verdiği cevap öyle netti ki sadece bir anlamım var diyordu. Ama anlamıyordum, maalesef.

İçeriden birtakım sesler duyulunca cama baktım, güneş yeni yeni doğuyordu. Bu sesler de neydi? Yavaşça örtüyü kaldırdım ve resmen sürünerek kapıya ulaştım. Kulağımı yasladığımda sesler artık daha netti. Hayır bunlar ses değildi, annem konuşuyordu. Kapı deliğinden baktığımda kimse de yoktu.

"Hayır," diyordu annem, "kesinlikle hile yok. Sen benden yemin istedin bende tuttum, onun dışında şartın yoktu. Aşık olmayacaktı ve olmadı da. Kaybettin Ea-" sözünü yarıda keserek karşısına kaşlarını çatarak bakmış ardından kafasını kapıma çevirmişti. Reflekse geriye kaçtım ve sanki yere düşmüşüm gibi yatağın kenarında durdum. Birkaç saniye sonra annem kapıyı bir hışımla açtığında kendimi düşmüş gibi göstermeye çalışıyordum.

"Neden bu saatte uyanık ve yerde olduğunu sorabilir miyim, Per?" Hayır rica içinde değildi, kesinlikle işi bölündüğünde aldığı sinir haliydi.

DUDAKLARIN KARARACAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin