10. Bölüm

188 27 7
                                    

Oy verir misiniz? :)

Vance'den

Zihnimizde biriken anılar, çoğu zaman işkencedir. Unutmak istediğini unutturmayan zihin, unutmaman gerekeni unutturur sana. Bu, keşkelerin başlangıcını oluşturur.

Zihnimin bana unutturduğu şey, dokuz yıl önce ayna hediye ettiğim kızın görüntüsüydü. Onu unutmuştum, ancak aynayı aldığım gün yakından yüzüne baktığımda hatırlamış, üstüne üstlük zihnim daha da geriye giderek çocukken de Perla ile karşılaştığımı hatırlatmıştı. Onu unutmuştum, çünkü benim için bir şey ifade etmiyordu. Halktan dışlanan bir çocuktu.

O, bendi.

Büyüdüğüm kente geldiğimde, yaklaşık altı yaşlarında olmalıydım. Kente vardığımda insanlar beni kimsesiz görüp evine almamış, itip kakmıştı. Bunu kimsesiz diye nitelendirdikleri çocuğa yapmışlardı, peki kralın oğluna yapabilirler miydi?

Yapmışlardı. Kimsesiz dedikleri çocuk, kralın kaçak oğluydu.

Sarayın bodrum katındaki -annem hamile kalınca odaya dönüşen- depoda altı yılımı geçirmiştim. Krallık kuralları gereğince bir eş yapılır, eğer eşi erkek çocuk doğuramazsa ikinci eş makul görülürdü. Eğer ikinci eşten de bir varis doğmazsa, krallık ailedeki erkek çocuğu olan babaya verilirdi. Ancak kral, evlendiği günün ikinci akşamı eşi olmadığı halde kimsesiz bir kızla ilişkiye girmiş, hamile kalınca duyulmaması için depoya kapatarak yanına bir hizmetçi vermişti.

Bu, adilikti. Bu, insanlığa sığmazdı. Bu, krallık kurallarına bile aykırıydı.

Hamileliği zor geçen annem, en sonunda o odada hizmetçinin yardımıyla beni doğurmuştu. Erkek çocuk olduğumu gören hizmetçi sevinmiş, krala haber yollamıştı. Hizmetçinin bana anlattığı ve asla unutamadığım beni ilk görme anını şöyle anlatıyordu:

"Kral hazretleri odaya girdi, rutubet kokusu onu rahatsız edince burnunu kırıştırdı. Annenize hiç bakmadı ve size dokunmadan bir bakış attı. Ardından dedi ki: "Bu çocuk benim adımı bataklığa sokacak, ona baktığımda sadece kötü bir bataklık görüyorum. Adı da görüntüsüne benzeyebilir," diyerek annenize alaycı ve ezikleyici bir bakış atarak devam etti: "ona layık görebileceğim tek isim bataklık anlamına gelen Vance'dir." dedi ve dışarı çıktı, efendim."

Bana sadece anlatılan buydu, bundan sonraki ve önceki olayları bilmemi sağlayan tek neden, annemi çok seven o hizmetçinin kaçacağımı anladığında bana o mektubu verip, okumamı istemesiydi.

Mektup olmasaydı, hiçbir şey bilemezdim, çünkü altı yaşından önce annemle geçirdiğim zamanı ve annemi hatırlamıyordum. Bir dilek hakkım olsaydı eğer, annemi hatırlamak isterdim. On yaşından on beş yaşıma kadar durmadan okuduğum, ezberlediğim ve ardından yaktığım mektupta şunlar da geçiyordu:

Kralın eşi ben doğduktan sonra üç kez doğum yapmış, üçü de kız çocuk doğunca kraliçe endişelenmişti. Çocukları sır gibi saklamış, saray halkı dışında kimsenin öğrenmesine izin vermemişti. Kral da bu durumu fırsata çevirmek istemişti, çünkü ikinci eş  yaptığında da erkek çocuğu olmazsa krallığı bitecek ve eğer benim gibi yasak ilişkiden doğan çocuğu olduğu öğrenilirse idam edilecekti. Kral, endişesinden faydalandığı kraliçeye bodrumda yaşayan benden ve annemden bahsetmiş, "Senin üzerine eş getirmemi istemezsen eğer, yıllardır halkın görmediği için bizi linçlediği çocuklarımız yerine, bodrumda olan çocuğu kendi çocuğun gibi halka tanıtabiliriz, Kraliçem." demişti.

Kralın geçmiş hatası fırsata dönmüş, kraliçe de tahtından olmak istemeyince de mecburen kabul etmişti. Ancak bir şartı vardı, bodrumdaki kadın öldürülecek, çocuk da kendisinin varisi olacaktı. Hizmetçinin dediğine göre ben uyurken götürülen annem, sarayın avlusunda herkesin gözü önünde asılmış, kralın mallarını çalan hırsız konumunda ölmüştü.

DUDAKLARIN KARARACAKDär berättelser lever. Upptäck nu