3.3K 139 51
                                    

"100'e şarj et!"

"Yah Ko Baram senin ameliyathanende değiliz. Telefonunu şarja takarken saçma şeyler söylemeyi bırak."

"Hasta ölebilirdi!"

"Tanrı aşkına. O bir telefon, hasta değil."

"Şarjım yüzde birdi!" Bana göz devirdiğinde, gülümsemiştim.

"Yaşasın hastamız yaşıyor!" Bağırırken beni kucağına alıp havada bir tur döndürmüştü.

"Ben iyi bir cerrahım sevgilim."

"Evet, evet öylesin." Dudağıma küçük bir buse koyduğunda gülümsedim.

"Gitmem gerekiyor. Bankada çalışmak cerrah olmaktan biraz farklı."

"Ah gerçekten mi? Bende bankada insan kesip organlarına karşılık para veriyorsunuz sanıyordum."

"Hayallerini yıktığım için üzgünüm hayatım." Onu kapıdan geçirirken dönüp bana eliyle öpücük fırlatmıştı.

"Yeteri kadar organ kesmeden gelme!"

"Sende bir kaç hayat kurtar. Benim kadar havalı olmasanda işe yarayabilir." Kıkırdamamın ardından bana el sallayıp merdivenleri inmeye başladı. Dört katlı binada ayak sesleri yayılırken bende kapıyı kapattım. Hazırlanmak için odama çıktım ve kıyafetlerimi karıştırmaya başladım.

Telefonuma gelen mesajla yatağa doğru ilerledim. Çift kişilik yatağa otururken telefonumu elime almıştım. 'Sunbae çabuk buraya gelmen gerekiyor!!!' Sungjae'den gelen mesaj önceki mesajlarına benziyordu.

'Hasta ölüyor sunbae sen gelmedin hala.'

'Al öldü mutlu musun?'

'Asiste edecek insan bulamamışlar beni çağırıyorlar sunbae yetiş.'

'Gelme sunbae gelme. Ölsün hastalar!'

Hastanedeki tek doktor benmişim gibi davranması komikti. Aynı okuldan mezun olduğumuz için yakama yapışmıştı. Kendi alanımda ikinci senem olmasına rağmen çok bilgeymişim gibi davranıyordu ve bu onere ediciydi.

'Hastalar ölmeden önce orada olurum Sungjaeya'

Hazırlanıp hastaneye gittiğimde ilk işim önlüğümü ve steteskopumu almak olmuştu. Bugün ekibinde bulunduğum doktor izinli olduğu için acilde görevliydim. Acile indiğimde Sungjae ortalarda gözükmüyordu.

Kore'nin en iyi özel hastanelerinin bir tanesinde çalışıyordum ve en sevdiğim kısmı acilin aydınlık olmasıydı. Karanlık aciller küçüklüğümden beri beni hep korkutmuştu. Bir de ambulans korkum vardı. Doktor olmama rağmen bu kokrumu yenememiştim. Gerçi içindeki ben olmadığım sürece bir sıkıntım yoktu.

Acilde yapacak bir iş bulamadığım için hava almaya çıkmıştım. O sırada üstü açık kırmızı bir araba yaklaşmıştı. Eski bir modeldi. İçindekilere baktığımda üç kişi vardı içinde. İkisinin saçı saçma renklere boyanmıştı. Saçmadan kastım havuç turuncusu ve unicorn yelesi renkleriydi. Bir kadın olmama rağmen saçımı hiç boyatmamıştım ve bazı erkeklere yakışsada genel olarak anlam veremiyordum.

Acilin önünde durduğunda sürücü koltuğundaki unicorn yeleli arkadaş inmişti. Arkada oturan çocuk da inmiş turuncu saçlı arkadaşının kapısını açmıştı.

"Kyungsoo sen Sehun'u tut ben doktor çağırmaya gideyim." Unicorn saçlı çocuk koşarken bir devi andırıyordu.

Gözüm arkaya kaydığında çocuğun ciddi bir şeyi yok gibi gözüküyordu. Tek ayağı havada duruyordu. Büyük ihtimalle burkmuştu. En fazla da kırılmış olabilirdi ama bağırmadığına bakılırsa kırığı yoktu.

Vin Rosé || Park Chanyeol ✔Where stories live. Discover now