||■■■■

1K 84 8
                                    

Akşama kadar Chanyeol'la dolaşmıştık. Ara sıra aklıma annem geliyordu ve tekrar ağlayacak gibi olduğumda Chanyeol anında beni güldürüyordu. Yorulduğumuzda Chanyeol otelde kalmak istemişti fakat Min Joon ile kalabileceğini söylemiştim. Bir otele gitse orada tanınabilirdi. Boşu boşuna risk almamıza gerek yoktu.

Eve girdiğimizde ev sessizdi. Kapı sesini duyan Min Joon hemen kapıya koşmuştu. Chanyeol'u görünce şaşkınca ona bakakalmıştı. Hemen arkasında ise Woo Bin belirmişti.

"Hyung?"

"Baramah neredeydin?" Woo Bin Chanyeol'u fark etmeden konuşmuştu.

"Şey... Merhaba." Woo Bin şaşkınlıkla Chanyeol'u selamlamıştı.

"Merhaba adım Chanyeol." Chanyeol elini uzattığında Woo Bin'de elini uzatarak ismini söylemişti.

"Baban nerede onu da selamlamalıyım." Chanyeol masum bir şekilde sorduğunda zorla gülümsemiştim. Bu iyi bir fikir değildi.

"Babam bahçed..." Min Joon gereksizce konuşurken onun lafını kestim.

"Bu iyi bir fikir değil Chanyeol."

"Neden?" O sırada babam mutfağa su içmeye girmişti. Chanyeol onu görünce mutfağa doğru ilerlemişti fakat onu gören babam çok da mutlu sayılmazdı.

"Merhaba. Adım Chanyeol. Başınız..." Selam vermeye çalışırken babam homurdanarak lafını kesmişti.

"Bu kim?"

"Baba bu Chanyeol hyung. Ablamın bir arkadaşı." Min Joon araya girerken babamın gözü bana kaymıştı.

"Annesinin cenazesine gelmeyip bir erkekle mi gezmiş tüm gün? O artık senin ablan değil, benimde öyle bir kızım yok." Chanyeol bozulmuştu. Suratında hem şaşırmış hemde üzülmüş bir ifade vardı.

"Ahjussi Baram cenazeye geldi. Bizi o getirdi. Sadece yukarıda..." Woo Bin olayı anlatmaya çalışıyordu.

"Gelmişmiş. Kendine insan mı diyor? Annenin cenazesinde bir damla bile göz yaşı dökmedi? Doktor olmuş ama insan olamamış." Chanyeol ağladığımı söyleyip söylememek arasındaydı. Söylemek için ağzını açıp geri kapatmıştı. Aramıza girmemesinin daha iyi olduğuna karar vermiş olmalıydı.

"Baba fazla ileri gitmiyor musun?" Min Joon konuştuğunda herkes ona dönmüştü. Birilerinin beni savunmasına ihtiyacım yoktu. Konuşma sırası bendeydi. Benimde bir sınırım vardı ve babam bunu aşmış bulunmaktaydı.

"Şimdi bütün suçlu ben mi oldum? Arabamı kullansaydın o helikopterde ben olmuş olsaydım annem şuanda hayatta olabilirdi! Beni bu evden attığında daha on sekiz yaşındaydım. Kocaman Seul'de tek başıma yaşıyorum. Altı sene boyunca kendi okul paramı part time işlerde çalışarak kendim ödedim. En yakın arkadaşımdan borç bile almadan!

Girmesi çok zor bir hastaneye torpille değil kendi çabamla girdim! Elektrik faturamı ödemek için kaç gece ısıtıcı bile açmadan uyudum. Bir kere kızım iyi mi diye aradın mı? İyi yemek yiyor mu dedin mi? Ya da en azından sağlığımla ilgilenmesen bile parası var mı diye düşündün mü?

Ama pardon senin kırılmaz gururun vardı değil mi? Benimde gururum var baba. Senin yüzünden annemle görüşememek dokundu bana o yüzden ağlayamıyorum bile! Benim ağlamaya hakkım yok. Ama sende o kadar masum değilsin. Min Joon sana yalvardı arabayı kullan diye. Ne dedin? 'Ben onun arabasına ne biner ne sürerim.' Mutlu musun şimdi? Benim değil, kendi arabanla Busan'a geri geldiğin için. Dediklerimi ister düşün ister düşünme bir daha istesen de bu eve gelmeyeceğim."

Sinirle evden çıktığımda Chanyeol'u çekme ihtiyacı duymamıştım. Peşimden geleceğini biliyordum. Arabamın yanına gittiğimde ellerimi saçlarıma daldırıp iki saniye öyle bekledim. Arkamdan ayak sesleri geliyordu. Arkama döndüğümde Min Joon, Woo Bin ve Chanyeol sırasıyla geliyordu.

Vin Rosé || Park Chanyeol ✔Where stories live. Discover now