|||■■■■

913 73 30
                                    

Sabah kapının çalması ile uyanmıştım. Baş ağrımdan dolayı kalkmayı reddetsemde odaya hakim olan soğuk hava kalkmamı sağlamıştı. Ayaklarımın altında bir yükseklik vardı ve topuklarımdan güç almaya kalkarken 'ah!' diye bir ses gelmişti. Anca doğrulduğumda sinirle bana bakan Chanyeol'u görmüştüm. Önüme baktığımda da ayaklarımın altındaki yüksekliğin Woo Bin olduğunu anlamıştım.

"Aa Chanyeol? Min Joonah ben hala rüya mı görüyorum? Chanyeol mu burada?"

"Ben ablan ayılınca gelsem daha iyi olacak Min Joonah." Chanyeol hışımla giderken ne olduğunu anlamamıştım.

"Chanyeol? Chanyeol dur." Arkasından kalksam bile ona yetişememiştim. Katır inadı vardı ve neye sinirlendiğini anlamak imkansızdı. İki yay burcunun beraber olması zaten sağlıklı değildi. Neyden bahsesiyordum ben!?

Telefonumu bulup Chanyeol'u arasamda telefonu kapalıydı. Sabahın bu saatinde ne işi vardı benim evimde ve neye sinirlenmişti? Kafam allak bullak olmuştu. Ve zaten hala dün gecenin etkisindeydim.

"Min Joonah ne oldu?"

"Bilmiyorum. Kapıyı açtım, içeri girdi, uyandın ve gitti." Elimi alnıma bastırıp azcık ayılmayımayı beklemiştim. Fakat hiçbir yararı yoktu.

"Woo Bin uyan! Ya Lee Woo Bin!" Ayağımla onu dürtmelerim bir anda hafif tekmelere dönüşmüştü.

"Uyandım. Uyandım! Vurma artık." Onu orada bırakıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra Min Joon'un hazırladığı masaya oturmuştum.

"Size lapa yaptım. Mideniz bulanmasın diye." Yanımda oturan Min Joon'a kocaman bir öpücük verdikten sonra ona sırıtarak baktım.

"Aferin benim yetenekli kardeşime."

"Noona, hala leş gibi alkol kokuyorsun. Lütfen biraz daha yaklaşma bana."

Min Joon'a sataşırken kahvaltımızı etmiştik. Vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştık bile ve işe resmen geç kalmak üzereydim. Hızla hazırlandıktan sonra ikisini evde bırakıp çıkmıştım. Tüm gün yoğun bir şekilde geçmesine rağmen her bulduğum fırsatta Chanyeol'u aramıştım. Telefonuna ulaşamıyordum. Başına bir iş gelmesi fikri bile aklımı oynatmama yetiyordu. Fakat anlaşmalı oldukları hastane bizdik. Buraya gelse de anında haberim olurdu. Kasıtlı açmıyordu belli ki. Ama neye sinirlenmişti onu da anlamıyordum.

Aklıma gelen fikirle hemen işe koyulmuştum. Satılık konser bileti var mı diye bir kaç yere mesaj atmıştım. Chanyeol'lerin akşam konseri vardı ve Chanyeol'ü orada görebilirdim. Çocuklara haber versem Chanyeol'a söyleyeceklerinden emindim. O yüzden kendi kendime halletmeliydim.

İşten çıkıp arabaya bindiğimde resmen mutsuzdum çünkü kimse biletini satmıyordu. Tabi ki normaldi. Kimse fanı olduğu grubun konser biletini satmak istemezdi. Ümitsiz bir şekilde yeni planlarımı düşünüyordum. Tam arabayı çalıştırdığımda telefonum çalmaya başlamıştı. Kayıtlı bir numara değildi.

"Alo?"

"Merhaba ben attığınız mesaj için aramıştım. Konser biletimi satmak istiyorum."

"Gerçekten mi?" Nasıl sevindiğimi anlatamazdım. Bunun sesime yansıdığından emindim.

"Konsere az bir zaman olduğunu biliyorum ama acil bir işim çıktı. Lütfen gelip alabilir misiniz?"

"Tabi ki. Neredesiniz?"

"SM Town binasının yakınlarındaki bir hastanede." SM Town'un en yakınındaki hastane bizdik. Bizim hastanede olmalıydı. Fakat hastalanmış mıydı?

"Bende hastanedeydim zaten. Siz neredesiniz?"

"303 numaralı odadayım. İnemiyorum lütfen gelir misiniz?"

Vin Rosé || Park Chanyeol ✔Where stories live. Discover now