|||□□□□□

754 65 20
                                    

Gördüğüm rüyanın etkisiyle sırıtarak uyanmıştım. Yerimde dönüp gördüğüm rüyayı biraz daha düşünmeye başlamıştım. Rüyamda Chanyeol bana piyano çalarak seranat yapmış ve ardından evlenme teklif etmişti. Üstümüzden dökülen gül yapraklarını saymıyorum bile. Tanrım böyle şeyler görmemem gerekiyordu yoksa etkisinden çıkamıyordum. Eğer gerçekten böyle bir evlenme teklifi almazsam evlenmezdim. Tamam, muhtemelen evlenirdim ama konumuz bu değildi. Konumuz kesinlikle bilinçaltımın çalışmaması gereken yerlere odaklanmış durumda olmasıydı.

O sırada Chanyeol kolunu üstüme atıp beni kendine çekmişti. Yanında yatarken kendimi o kadar küçük hissediyordum ki... Nedense dünyadaki en güzel hismiş gibi geliyordu. Bana belimden sımsıkı sarılmıştı. Ona döndüğümde gözleri kapalıydı. Yeni çıkmaya başlayan sakallarını okşuyordum. Sırıtmaya başladığında onunda uyumadığını anlamıştım. Yavaşça gözlerini açtığında gözlerini gözlerime dikti. İçimde oluşan hissi tarif etmemin hiçbir yolu yoktu.

"Günaydın sevgilim."

"Günaydın." Nedense utanmıştım. Mutluluktan çılgınlar gibi sırıtmak istesemde yanaklarım alev almak üzereydi. Gözlerimi kaçırıp ondan kaçmak için harekete geçtiğimde beni daha sıkı tutmuştu.

"Nereye kaçıyorsun? Gidemezsin." Beni kendine çevirmeye çalışsada başarılı olamamıştı. Bu sefer beni iki kolunun arasına hapsedip üstüme çıkmıştı. Aklıma dün gece gelirken utançtan yanıyordum. Ellerini ellerime kilitlerken binlerce kez seni seviyorum diyerek fısıldaması aklımdan çıkmıyordu. İki elimle yüzümü kapadığımda Chanyeol kahkaha atmaya başlamıştı. Çok güzel gülsede sinirimi bozmuştu.

"Utandın mı sen?"

"Ya!" Koluna vurduğumda daha çok gülmüştü. Üzerimde doğrulup ellerimi yüzümden çekmişti. Biz bakışırken eğilip dudağıma bir öpücük bırakmıştı.

"Çok güzelsin. Utandığında daha da güzelsin." Dedikleri beni daha çok utandırırken hafif doğrulup bu sefer ellerimi onun gözlerine koydum.

"Kapa çeneni Chanyeol." Kocaman bir kahkaha attığında gamzesi çıkmıştı. İyice doğrulup gamzesine bir öpücük kondurduğumda şaşkınlıktan öylece kalmıştı. Gözlerindeki ellerimi indirdiğimde bana şaşkınca bakıyordu.

"İçimdeki fantazi canavarını uyandıracaksın. Yataktan çıksak iyi olur." Bir anda üstümden kalkıp tuvalete girdiğinde şok içinde arkasından bakıyordum. Ne demişti o? Tanrım! Tuvaletin önünden geçerken içeriden gelen mırıltılardan kendi kendine konuştuğunu anlamıştım. Kendi de ne dediğini fark etmişti galiba. Ben kendi kendime gülerken mutfağa girmiştim. Kahvaltı yapmak için malzemeleri çıkarmıştım. Yemeği yapmaya başladıktan sonra kendi kendime bir şarkı mırıldanıyordum. Biberleri doğrarken belime dolanan kollar ve köprücük kemiğime konan çene ile gülümsemiştim.

"İçeride neden o sözleri söylediğinin cevabını bulabildin mi? Çok sıkı bir konuşma vardı."

"Dalga geçme!"

"Pekala, pekala." Kafamı ona çevirip yanağına bir öpücük kondurduğumda gülümsemişti.

"Sana yardım etmek istiyorum. Ne yapmalıyım?"

"Taze soğanları doğrayabilir misin?"

"Tabi ki!" Heyecanla buz dolabını açıp sebzeliğe eğilmişti. Aldığı iki kuru soğana özgüvenle bakıyordu. Gülmeye başladığımda suratıma anlamsızca bakıyordu.

"Onlar kuru soğan. Yeşil olanları almalısın." Ben işime dönerken söylenerek dolaptan soğanları almıştı.

"Onları güzelce yıkayıp zarını soymalısın." Soğanları suya tuttuktan sonra bıçakla zarını soymaya çalışması tam bir fiyaskoydu. Soğanın yarısı heba olmuştu.

Vin Rosé || Park Chanyeol ✔Where stories live. Discover now