|||■■■■■■■■

675 67 36
                                    

Ertesi sabah uyandığımda üstümde bir ağırlık vardı. Dün olanlar üstüme yapışmış gibiydi. Yataktan kalkacak halim yoktu ve başım ağrıyordu. Düşünmekten bitap düşmüştüm. En sonunda kendimi zorlayarak yataktan çıkarabilmiştim. Kendimi bir şekilde oyalamam lazımdı. Yoksa kafayı yiyecektim.

Ilık bir duştan sonra işe gitmek için evden çıkmıştım. Kimse iki gün işe gelmeyeceğime inanmazdı. Ben bile. Kendimi doktor olduğuma ve bunlarla hergün karşılaştığımı hatırlatmam gerekiyordu. Hergün binlerce doktorun yaşadığını yaşıyordum. İlk defa hastam ölmüş olabilirdi ama son olmayacaktı. Daha çok yeni bir doktordum. Yıllarca elinin altında hasta ölmüş doktorlar vardı. En azından ameliyat hatam yoktu. Eceli gelmiş bir hastaydı ve vicdanım rahat uyuyabilirdim. Bunu yapamayacak çok kişi tanıyordum.

Baktığım her hastada midem kalkıyordu. Bugün bütün intörnleri başka doktorlara yönenlendirmiş ve hemşirelerin yanından ayrılmamıştım. Paranoyak bir şekilde dolanıyordum. Ve öğlene doğru hala Chanyeol'dan mesaj bekliyordum. Tüm gün dolu olsam bile bir yandan aklım kesinlikte ondaydı. Bir şey yapmalıydım. Kafam bu kadar dolu oldukça daha da kötü hissediyordum.

Yemek yersem belki biraz daha iyi hissedeceğimi düşünüyordum. Fakat bütün gün sinirden ağrıyan midem artık bana dayanamamıştı. Öğle yemeğimden aldığım ilk lokmada kendimi tuvalette bulmuştum. Kusmaktan bitap düşünceye kadar kusmuştum. Zaten içinde bir şey olmayan midemde artık çıkarabileceğim hiçbir şey yoktu.

"Sunbae?" Sungjae kapıyı çaldığında ona seslenecek gücüm bile yoktu.

"Iyi misin?" Ağzımdan bir inilti çıktığında Sungjae tuvalete dalmıştı. Kolumdan tuttuğu gibi beni kaldırmıştı. Yüzümü yıkadıktan sonra karşıma geçip beni incelemeye başlamıştı.

"Kahvaltı yapmadın, öğle yemeği yemedin ve kusuyorsun?" Kafamla onaylamıştım.

"Çok bitkin gözüküyorsun. Dinlenmelisin."

"Sadece Chanyeol'u görmeliyim." Bir şey demesini bekliyordum. Sen kalktığında aradı sunbae, sana ulaşamamış beni aradı sunbae her şey olurdu.

"Aramayacak, değil mi?" Boş boş suratına bakerken surat ifadesüni görmemle tuvaletten hızla çıkmıştım. Aramayacağını bilmek canımı yakmıştı.

Günün geri kalanını telefonumun bile nerede olduğunu bile bilmeden geçirmiştim. Muhtamelen Sungjae'de. Saatten bile bir haberdim. Fakat havanın karardığını görmüştüm. En sonunda acil kapısında yere çökmüş bir şekilde ambulans beklerken karşımda Sooyeon ve WooBin'i görmüştüm. Bir hemşire hastadan gelen bilgileri diğer doktora sayarken onu dinliyordum. Hasta solunum hastasıydı, vaka ise nefes tıkanıklığıydı ve benim yapacak bir şeyim yoktu. Gitmeme izin de vermeyeceklerdi zaten.

"Baramah berbat gözüküyorsun." Sooyeon hızla bana sarılırken gülümsemeye çalışmıştım. Başarısız olduğumu bile bile.

"Dün onunla konuşmaya çalıştım ama beni dinlemedi Baram. Arabasına binip gitti, durdurmalıydım." Woobin açıklama yapmaya çalışırken acıyla gülümsedim.

"Onu tanıyorum. Dinlemeyeceğini biliyordum." Omuz silkmiştim.

"Sunabe!" Sungjae'nin bana koşuşuna bakınca gerilmiştim. Elinde çalan telefonumla bana doğru geliyordu. Elinden telefonumu aldığımda arayan kişinin Chanyeol olduğunu düşünmüştüm. Fakat Baekhyun'un numarasını görünce midem tekrar kaynamaya başlamıştı.

"Efendim Baekhyun?"

"Noona ben Sehun."

"Sehun?" Şaşırmıştım.

Vin Rosé || Park Chanyeol ✔Where stories live. Discover now