||■■

945 78 0
                                    

Rahatsız vasis yatağında huzursuzlukla gözlerimi açtığımda annem televizyon izliyordu. Televizyonda Exo'un aldığı ödülleri anlatan bir magazin programı vardı. Annem Chanyeol'u tanımamıştı. Buna şaşırmamıştım çünkü annem hiçbir zaman hafızası güçlü biri olmamıştı. Chanyeol'un gülümseyen yüzünü görünce Chanyeol'u özlediğimi fark etmiştim. İki gün bile fazla gelmişti bana. Televizyona bakarken fark etmeden iç çekmiştim.

"Çok mu sesli dinliyorum. Uyandırdım mı?"

"Hayır, bu saatlerde uyanmaya alışığım. Televizyondaki haber gözüme çarptı sadece."

"Yoksa sende Min Joon gibi bu grubu mu seviyorsun? Öyle bir iç çektin ki..." Annem bana dönmüştü. Gülümsüyordu. Hayran olmadığımı biliyordu sadece dalga geçmek istemişti.

"Hayranları değilim ama seviyorum. Özellikle Chanyeol'u."

"Sevgilinin adı olduğu için mi?" Annem komik bulduğu için gülmüştü. Aslında böyle demesi komikti.

"Aslında sevgilim o, anne." Ağzı şaşkınlıkla açılmıştı.

"Ah! Min Joon gibi saplantılı mısın? Bir idolle sevgili olacağını düşünen bir fan olmayasın?"

"Onlara saplantılı fan olacak yaşı geçtim." Hala şaşkın olmasına rağmen gülümsemişti.

"O zaman gerçekten çıkıyorsunuz? Peki Min Joon onu biriyle tanıştırdığını anlatıp duruyordu. O ikisini tanıştırdın mı?" Kafamı sallayarak onaylamıştım. Şaşırmıştı ama yinede mutlu gözüküyordu.

"Nasıl hissediyorsun?" Konuyu değiştirmek için araya girmiştim.

"İyiyim." İyi gözükmüyordu. Solgundu.

"Bugün ya da yarın Seul'dan bir helikopter gelecek. Bizim hastanenin helikopteri. Seni Seul'a sevk edeceğim."

"Seul mu? Bundan babanın haberi var mı?"

"Yok. Dün profesör ile konuştum. Yollayacaklarını söyledi. Ameliyat olman gerekiyor ve burada ameliyatı yapabilecek biri yok. Bende burada çalışmadığım için ameliyata giremem." Anlayan bir şekilde kafasını sallamıştı ama bir şey dememişti.

Min Joon ve babam içeri girince ortam gerilmişti. Yattığım koltuktan kalkıp Min Joon'un yanına gitmiştim. Ne annem dün olanları anlatmak istemişti ne de ben. Sadece herkes birbirine bakıyordu.

"Noona gel, sıkılmışsındır dışarı çıkalım." Onu onaylayıp dışarı çıkmıştım. Hastanenin bahçesine çıktığımızda Woo Bin bankların birinde uyukluyordu.

"Ya Lee Woo Bin! Hiç değişmemişsin." Gözlerini açınca güneş geldiği için gözlerini kısmıştı.

"Senden alışkanlık olarak kaldı." Gülümsediğinde bende gülümsemiştim.

"Hep sizin evleneceğinizi düşünmüştüm. Şimdi birinizin sevgilisi var diğeri ise nişanlı." Min Joon ikimize bakarken gülümsemiştim.

"Biz mi? Biz üniversite zamanlarımızda hiç anlaşamazdık." Woo Bin'i ve kendimi parmağımla göstermiştim.

"Bir kere ablan ameliyathanede ne kadar iyi bir cerrahsa yemekte o kadar kötü bir aşçı. Onun yemeklerini yemek istemezsin. Küçükken ramen bile yapamazdı. Ayrıca bir detay hastası. Bütün koyduğu ve çıkardığı oksijen bezlerini kendi teker teker sayar."

"Abartıyorsun."

"Abartmıyorum!"

"Woah! Ablamı bu kadar iyi nasıl tanıyorsun hyung? Gerçi yemekleri artık biraz düzelmiş. Uzun zamandır görüşmediğinize veriyorum." Min Joon sırıtarak bize bakıyordu.

Vin Rosé || Park Chanyeol ✔Where stories live. Discover now