||□

892 80 0
                                    

Annemin sonuçlarına baktığımda sonuçlar gerçekten iç açıcı değildi. Ameliyat olması gerekiyordu. Biran önce. Bunu burada kimse fark etmemiş miydi? Woo Bin'in yanından annemin yanına gittiğimde annem televizyon izliyordu.

"Woo Bin'in yanına mı gittin?" Sadece kafa sallamıştım.

"Ameliyat olman gerekiyor, bunu biliyor musun?" Çok ani olmuştu ama başka türlü konuya giremeyecektim.

"Ameliyat mı? Bana kimse ameliyattan bahsetmemişti."

"Biliyordum. Seni Seul'e,çalıştığım hastaneye, götürelim. Yarına bir helikopter ayarlayabilirler."

"Baramah... Ben ne diyeceğimi gerçekten bilmiyorum. "

"Bir şey demene gerek yok. Sadece ameliyat olman gerekiyor." Kendimi kandırdığım gibi onuda kandırıyordum. Daha iyi olup olmayacağını bilmiyordum. Belki bünyesi kaldırmayabilirdi. Seul'e kadar dayanmalıydı en azından ona orada rahatça bakabilirdim.

"Baramah... Şu geçen on sene için... Annen çok üzgün..." Ağlamaya başladığında sadece kaskatı kesilmiştim. Ne bir şey diyebiliyordum ne de hareket edebiliyordum.

"Baban sana sinirli olduğu için yanına gelemedim. İyi yemek yiyor musun? İyi geçinebiliyor musun? Hayatında biri var mı? Zorlanıyor musun? Bunların hiç birini sana soramadım. Sefer tasında yemek bile yollayamadım sana. Kardeşin her seferinde başına bela açtığında bile özür dileyemedim senden."

"Kendini yormaman gerekiyor. Ağlama. Sana dargın ya da kızgın değilim ben anne. O evden çıktığımda böyle olacağını biliyordum. Belki doğum günüm dışında da arayabilirdin beni ama yinede kızgın değilim sana. O yüzden ağlama artık."

"Sen ciddi misin?" Gözlerini kollarına sürerken o kadar heyecanlı gözüküyorduki küçük bir çocuğu anımsatmıştı bana. Kafa salladığımda gülümsedi. Kucağını açtığında uzun zaman sonra ilk defa anneme sımsıkı sarılabilmiştim.

"Haydi anlat bana hayatını. Hazır Min Joon ve baban yokken konuşalım kız kıza. Sevgilin var mı? Arkadaşların?"

"Sooyeon var. Hatırlıyorsundur üniversiteden arkadaşım. Oda arkadaşımdı. Hala sık sık görüşüyoruz ve konuşuyoruz. Bağımızı kesmedik. Ve bir de Chanyeol var." Annem manidar bakışlarla bana bakıyordu.

"Erkek arkadaşın mı?" Şaşkınca ona bakakalmıştım.

"Nereden anladın?" Bana güzelce gülümserken kıkırdamıştı.

"Gözlerin birden renk değiştirdi." Ben utanırken oturduğum yerde arkama yaslanmıştım.

"O kadar mı seviyorsun? Fotoğrafı var mı?" Telefonumdan indirdiğim bir fotoğraf gösterdiğimde annem gülümseyerek bana bakmıştı

"Pek de yakışıklıymış. Çok tanıdık geldi. Seul'e gidince beni onunla tanıştıracaksın değil mi?" Kafamı sallarken elimi hızla avucuma bastırmıştım.

"Anne biraz bekleyebilir misin? Hastaneyi aramam gerekiyor." Kafasını okumlu anlamda sallarken hızla dışarı çıkmıştım.

Profesörü aradığımda yöneticilerle konuşacağını söylemişti. En erken üç gün içinde helikopterin geleceğini söylemişti. Profösörle konuştuktan sonra boşluğumdan yararlanarak Chanyeol'u aramıştım. Hiç konuşamamıştık ve ben onun sesini özlemiştim. Ve onun sesini duymaya en çok şuan ihtiyacım vardı.

"Baramah neredesin? Hastaneden izin aldığını duydum."

"Sana ulaşmaya çalıştım Chanyeol ama inan bana vaktim yoktu."

Vin Rosé || Park Chanyeol ✔Where stories live. Discover now