□□□□□

1.1K 95 10
                                    

Uyandığımda yatakta oturup anlamsızca etrafa bakınmıştım. Ev çok sessizdi. Jong Ho çoktan gitmiş olmalıydı.  Çok kötü bir kabus görmüştüm. Gözümü kaşımak için elimi gözüme götürdüğümde elimdeki sargıyı fark etmiştim. Kötü bir kabus değil her şey gerçekti. Ağlamak istiyordum neden gözümden tek damla yaş gelmiyordu?

Kolumdaki saate baktığımda saat ondu. Geç kalmıştım. Telefonuma bakınırken baş ucunda olduğunu görmüştüm. Telefonumu açtığımda Jong Ho ve Sooyeon'dan bir sürü mesaj vardı.

Evet. Evet hiçbiri kötü bir rüya değildi Baramah.

Uyanınca sargını değiştirmeyi unutma.

Alarmını ben kapattım ve Sungjae'yi arayıp ameliyatının olup olmadığını öğrendim. Akşam üstü varmış. O yüzden sabah ki acil nöbetini biriyle değiştirmesini rica ettim.

Biliyorum en geç on buçukta uyanacaksın.

Bu arada kapı şifreni değiştirdim. Unutmaman için 0112 yaptım.

Ve son olarak ben hep senin yanındayım unutma bunu. Seni seven Sooyeon.

Sooyeon'dan gelen mesajlar gözlerimi yaşartmıştı. Jong Ho'nun ise bir sürü saçma mesajı vardı. Okumaya bile dayanamamıştım. Geri çıkıp bütün mesajlarını sildikten sonra tuvalete gidip güzelce elimi yüzümü yıkadım.

Hazırlandıktan sonra gitmek için hazırdım fakat çantam ortalıkta görünmüyordu. Makyaj masamın sandalyesinin üstüne baktığımda bir ceketin altında kalmış olduğunu gördüm. Sonra dikkatimi çeken şey ise onun bana ait olmayan bir erkek blazerı olduğuydu.

Aklıma dün gece Bay Chanyeol'un yaptıkları gelince salaklığımı hatırlayarak alnıma kocaman bir şaplak indirdim. Asansörde kafamı göğsüne gömüşüm... Tanrım ben ne yapmıştım?

Makyaj masamın üstüne baktığımda ise kanlı bir şekilde duran mendili görmüştüm. Dün gece evime kadar geldiyse neden eşyalarını alıp gitmemişti?

Ona yeni bir mendil almam gerekecekti. Ben ne zaman görüşmeyeceğimize emin olsam bir yerden çıkıyordu. Şimdi ise telefonu lazımdı ve o da yoktu. Suratına bakmaya yüzüm de yoktu.

Ceketti ve mendili bir poşete koyup hızla evden çıktım. İlk işim yeni bir hat almak olmuştu. Sonrasında ise kuru temizlemeciye gitmiştim.

"Merhaba Doktor Hanım." Ahjumma bana gülümserken bende ona gülümsedim. Burası genellikle kıyafetlerimi bıraktığım bir yerdi.

"Ahjumma çok iyi temizlemeniz gereken bir parça var elimde. Emanet."

"Göster bakalım." İlk önce mendili çıkardım. Sonrasında ceketi çıkarırken kokusu burnuma gelmişti. Parfümü o kadar güzeldi ki bi an yıkanmasın istemiştim.

"O kadar mı güzel kokuyor?" Teyze bana gülerken ne olduğunu anlamamıştım. Fark etmeden ceketi burnuma götürmüştüm. Bugün neyim vardı benim?

"Çok pahalı bir şeye benziyor. Nereden buldun onu?"

"Bir arkadaşımın geri vermem gerekiyor."

"Anlıyorum." Sesinde ve yüzünde bir ima vardı.

"Kan lekesi çok fazla ve kurumuş. Çıkması zor gözüküyor. Çıkmayabilir. Cekette ise leke gözükmüyor. Yinede temizlememi ister misin? Boşu boşuna ceketi yıpratmayalım bence." Hayal kırıklığıyla bir cekete bir teyzeye baktım.

"Teşekkür ederim ahjumma." Eline aldığı ceketi bir askıya asmıştı.

"Böyle geri teslim et. Daha güzel." Bana göz kırpmıştı.

Vin Rosé || Park Chanyeol ✔Where stories live. Discover now