|||□□□

824 72 35
                                    

Yoğun geçen tipik bir günden sonra üstümü değiştirmek için soyunma odasına girmiştim. Benim için gitme vaktiydi. Doğum günüm olduğu için Sungjae nöbet günümü değiştirmişti. Bana sorsa bunu yapmamasını söylerdim. Neden yaptığını anlamasam da mutluydum. Çantamı dolaptan aldıktan sonra aklıma gelen şeyle telefonumu çıkardım. Sooyeon'dan hala ses seda yoktu. Tam onu aramak için tuşlamıştım ki o beni aramıştı.

"Ya Ko Baram doğum günün olduğunu öğrendiğine göre artık kutlayabilir miyim?"

"Bütün bu zaman boyunca doğum günüm olduğunu biliyordun ve beni aramadın?"

"Çünkü Min Joon, Chanyeol ile sana sürpriz yapacaktı. Sungjae beni çağırmıştı ama gelmek istemedim. Daha doğrusu bir katarakt operasyonum vardı sonrasında yetişemeyeceğimi düşündüğüm için gelmedim."

"Sana inanamıyorum. Tam bir sır küpü olmuşsun."

"Evet, evet her neyse. Ne zaman çıkıyorsun?"

"Çıkmak üzereyim neden?"

"Hiç, buluşalım diyecektim."

"Olur." Aegyo ve sesli harfleri uzatarak söylemiştim. Yeni yaşım beni değiştirmiş gibi hissediyordum.

"İyi ki doğdun Baram!" Biranda kulağımda yankılanan sesle irkilmiş ve telefonu kulağımdan çekmiştim. Yere bakarak yürüdüğüm için kafamı kaldırdığımda karşılaştığım manzara komikti. Woo Bin ve Sooyeon yanyana durmuş şarkı söylüyorlardı. Woo Bin'in elinde bir pasta ve pastanın üstünde çok fazla mum vardı. Hala açık olan telefonumu kapattıktan sonra onlara iyice yaklaştım.

"Senin burada ne işin var Woo Binah?"

"İlk önce mumları üfle doğum günü çocuğu."

"Dilek dile! Dilek dile!" Dileğimi diledikten sonra mumları üflemiştim. O kadar zor olmuştu ki hepsini söndürmesi bir an bayılacağım sanmıştım.

"Tanrım kaç mum var burada nefesim yetmedi."

"Yeni yaşın kadar. Yirmi altıncı yaşın kutlu olsun Baram."

"Yah Lee Woo Bin bu kadar mum koymak senin fikrindi değil mi? Beni öldürmeye mi çalışıyorsun?"

"Bunu nasıl anladın?" O gülmeye başlayınca üçümüzde gülmeye başlamıştık.

"Hadi pastayı kaldıralım da eve gidelim. Evde yeriz." Pastayı paketine geri koyduktan sonra Woo Bin'e sımsıkı sarılmıştım. En son ne zaman beraber doğum günü kutlamıştık hatırlamıyordum.

"Bu gece bende kalıyorsun değil mi?"

"Tabi ki. Sen varken Sooyeon'da kalırım mı sandın?"

"Benimle uğraşın siz. Soracağım ben size." Uzun zamandır bu kadar güzel bir doğum günü geçirmemiştim. Ne ara etrafımda beni bu kadar çok seven insan olduğunu bilmiyordum fakat mutluydum.

Arabaya giderken Woo Bin'in koluna girmiştim. Chanyeol'dan kısa olmasına ve topuklularıma rağmen boyuna yetişemiyordum. Dönüp bana baktığında gülümsedi.

"Çok yaşlandın be Baram. Yirmi altı yaş ne demek. Bundan sonra ahjumma diyeceğiz sana."

"Ya!" Omzuna vurduğumda gülmüştü.

"Ya da geldiğimde beni öpmediğin için düzgün göremiyorum." Yanağını eğdiğinde gülümsemiştim. Çocukluğumuzdan beri Woo Bin hep ilgiyi severdi. Öpülmek, ona birinin sarılması en sevdiği şeylerdi. Bizim eve ne zaman gelse ilk önce anneme sarılırdı ve sonra ona sarılmam için suratıma bakardı. Ben ise hiçbir zaman onunki kadar tensel temastan haz almamıştım. Bir kaç kişi dışında kimseye de sarılmışlığım yoktu ya da sarılmalarına izin vermezdim. Sarılmayı en çok sevdiğim kişi tartışmasız Chanyeol'du. Uzun olduğu için ona sarıldığımda göğüs hizasına geliyordum ve kalp atışlarını duyduğum an huzuru hissediyordum.

Vin Rosé || Park Chanyeol ✔Where stories live. Discover now