|□□□□□□□

1K 84 3
                                    

Hastanede geçen yirmi altı saatten sonra eve gittiğimde ölü gibiydim. Channie'ye sarılıp uyumaya çalışmıştım. Yorgunluktan uzun bir süre bir sağa bir sola döndükten sonra en sonunda uyuya kalmıştım.

Tıkırtı seslerine uyandığımda kendimi boğmak istiyordum. Çatal ve çubuk sesleri birbirine karışıyordu. Ve kıkırtıları saymıyorum bile. Saate baktığımda sadece dört saat uyuyabilmiştim.

"Ya! Ko Min Joon, Min Sooyeon! Azcık sessiz olun! Uyumaya çalışıyorum burda. Bu gece senin de nöbetin var. Yarın evine bando takımıyla gelicem!" Kıkırtılar artarken kafama yastığımı bastırmıştım.

"Demiştim. Bize çok kızacak diye. Hyung yapmamalıyız. Onun korkunç tarafını bilmiyorsun." Hyung? Korkunç taraf? Uykusuzluktan yanlış duyuyor olmalıydım. Noona demiş olmalıydı. Ayak sesleri odama yaklaşırken elime bir yastık almıştım.

"Günaydın!" Kapı açılmıştı.

"Günaydınmış." Min Joon sanarak ani bir hareketle yastığı Chanyeol'un kafasına geçirdiğimde üçümüzde şok içinde birbirimize bakıyorduk. Chanyeol suratındaki yastığı eline almış şaşkınca bana bakıyordu.

"Chanyeol?"

"Günaydın sevgilim." Şaşkınlığı yerine yüzünde bir sırıtışla bana bakıyordu.

"Senin ne işin var burada? Beni böyle görme. Çık. Çık odamdan!" Saçlarım yağlı, şortum çok kısaydı ve bacaklarım çok müsait değildi. Utançtan ölebilirdim. Onu ittirip kapıyı kapattığımda az önce ne dediği gelmişti aklıma. Sevgilim mi? Min Joon'un yanında mı? Ah, tanrım!

Odamın kapısını kilitledikten sonra hızla bir banyo yapmıştım. Bacaklarımı hızla aldıktan sonra daha uzun bir şırt ve blüz giyip çıkmıştım. Saçlarımı havluyla sarmıştım. Mutfağa gittiğimde masada Min Joon ve Chanyeol gülüşüyordu.

"O prenses hazretleri de gelmiş."

"Dalga geçme! Hem senin ne işin var burada?"

"Yorgun olduğunu düşündüğüm için size yemek yapmaya gelmiştim." Suratına baktığımda diyecek bir şey bulamamıştım. Sonrasında ise saçlarını fark etmiştim. Boyatmıştı, tekrar.

"Saçlarını boyatmışsın."

"Evet. Yakışmış mı?" Heyecanla sorduğunda gülümsemiştim.

"Bu sefer benzetecek bir şey bulamadım üzgünüm. Ama yakışmış."

"Beğenmedin sen?"

"Hyung çok yakışmış."

"Ama noonan beğenmedi."

"Öyle demedim. Saçını neden boyattığını anlamıyorum. Kahverengi sana yakışıyor. Gerçi kızıl bir Chanyeol'a hayır demem ama..."

"Saç boyamak ona saçma geliyor. Saçları beyazlasa bile beyaz kullanacak."

"Bana yakışmaz ki zaten."

"Gerçekten hiç boyatmadın mı? Kırmızı sana yakışabilirdi bence. Hatta yakışır. Çünkü çok güzelsin." Chanyeol şaşkınken bir anda düşler ülkesine dalmıştı. Bende Min Joon'u dürtmüştüm.

"Ünlü falan olursan diye şimdiden söylüyorum kesinlikle saçlarını saçma renklere boyatma."

"Üstüme alınmalı mıyım? Hayır alınmıyorum." Chanyeol bilmişçe bize bakarken bende ona gülümsemiştim.

"Sana yakışıyor bir kere!" Kendimi savunmaya çalışırken Min Joon araya girmişti.

"Hayırlı olsun noona!" Anlamadığım bir ses çıkarırken şaşkınca suratına bakıyordum.

Vin Rosé || Park Chanyeol ✔Where stories live. Discover now