(0.0)

7.3K 240 132
                                    

Herkesin aşılması zor bir yokuşu vardır.

*

O gece her zamanki gibi sessizdi. Ellerimi cebime koymuş, yüzümü yalayan dondurucu soğuktan bir an önce kurtulabilmek için adımlarımı olabildiğince hızlandırmıştım. Kafamda aceleyle taktığım beremin varlığını hissederken boynuma geçirdiğim atkı da her nefes alışımda çeneme sürtünüyordu.

Dalgın gözlerim her an bir mucizeye tanık olacakmışçasına etrafta geziniyor ve eli boş döndüğü için vazgeçmektense zihnimi başka şeyler düşünmeye teşvik ediyordu.

Bir elimi isteksizce kalın paltomun cebinden çıkarıp bileğime sardığım saate baktım. Oldukça gecikmiştim ve bunun başıma var olanlar yetmiyormuş gibi yeni bir sıkıntı açacağını da biliyordum. Kısık sesle homurdanarak elimi yeniden ait olduğu yere kavuşturdum ve daha iyi şeylere yoğunlaşmayı denedim. Ancak şöyle bir durup hayatımın çizelgesine baktığımda pek de iyi şeylere denk geldiğimi söyleyemezdim. İç çekerek başımı iki yana salladım. Nefesim dahi buz tutmak üzereydi. Gözlerim, yaklaşık iki gündür tam olarak uykumu alamadığımdan kapanacak gibi olsa da gençliğimin verdiği güçle kendimde uyumamak için yeterli direnci buluyordum. Fakat şu da bir gerçekti ki çok geçmeden direncim tamamen kırılacak ve bedenim içinde kendi yaşına zıt bir yaşlıyı taşımayı kabul etmekten bıkacaktı.

On dokuz yaşındaydım.

İnsanların en deli çağlarından biri olarak nitelendirilen bu yaşım, bana tıpkı diğer yıllarım gibi önemsiz geliyordu. Hayatla erken yaşta tanışan birçok insan gibi ben de yıllarını muhteşem anılar biriktirerek değil yaşam mücadelesi vererek geçirmiştim zira. Yine de yaşadığım her an için bir minnet duyduğum da bir gerçekti. Burnumun kızardığını hissederek kafamı kaldırdığımda nihayet hedeflediğim noktaya gelmenin verdiği sevinçle derin bir nefes aldım. Boş zamanlarımda bir barda çalışıyordum. Daha doğru bir ifadeyle, kendime boş bir zaman yaratmak için uykumdan feragat edip gündüzleri değişik işlerde çalıştığım yetmezmiş gibi bir de geceleri para kazanmaya çalışıyordum. Genç bir kız için bu elbette zordu. Yaşadığım yerin ahlaki yapısı, insanların anlayışları ve geri kalan diğer unsurları göz önünde bulundurduğumda cinsiyetim ben her ne kadar öyle olduğunu kabullenmek istemesem de yoluma taş koyuyordu. Fakat bu düzene er ya da geç alışmak zorunda kaldığım için artık bunları eskisi kadar düşünmüyordum.

Kapıdaki iki adama boş bir bakış atıp içeri girdiğimde kulağıma dolan seslere yüzümü buruşturarak tepki versem de bedenim sıcağa kavuştuğu için ürpermeden edememiştim. Göze batmamaya çalışarak çılgın kalabalıktan sıyrılıp barın arkasındaki odaya gittim ve eşyalarımdan kurtulup odanın kapısına yöneldim. Ben kapı kolunu indirdiğim esnada kapıyı açmakta olan patronumla burun buruna geldiğimde alt dudağımı dişleyerek bir adım geriledim ve kişisel alanımı farkında olmadan da olsa işgal edişini önledim.

"İşe başlamak için biraz geç bir vakit değil mi İdil?" diye sorduğunda gözlerimi kaldırdım ve bakışlarımı patronumun bakışlarıyla buluşturdum. Çalıştığım barın sahibi Özgür Bey, otuzlu yaşlarının ortalarında olan bir adamdı. Katı ve otoriter bir tavrı olduğunu söylemek ona haksızlık olurdu ancak sinirlendiğinde veya emrine itaat edilmediğinde öfkeden gözünün hiçbir şeyi görmediği de bir gerçekti. Burada neredeyse altı aydır çalışıyordum ve geçen bu zaman zarfında onunla seviyeli bir iletişim kurmuştum. Kendisini tanıdığım kadarıyla sorumluluk ve türevindeki değerlere önem veren disiplinli bir adamdı Özgür Bey. Çalışanlarıyla mesafesini korusa da onlar için adil biri olmaya hep gayret ederdi. Burada çalışmaya ilk başladığımda bir mekan dolusu sarhoş insanla baş edemeyeceğim konusunda endişelerim de vardı aslında ama o daha işe alındığımı söylemeden önce en ufak bir sıkıntıyı ona bildirmemi ve hiçbir şekilde ondan çekinmemem gerektiğini belirtmişti. Açıkçası sözünü de tutmuş, altı aydır mekanda herhangi bir problem olduğunda önce o ve hemen ardından kardeşi Anıl ilk müdahale edenlerden olmuştu. Anıl ile aram iyiydi. Benden birkaç yaş büyüktü. Canı sıkıldığında buraya gelir, benimle ve benle birlikte çalışan arkadaşım Ufuk ile uğraşırdı.

İkinci TekilWhere stories live. Discover now