(1.1)-Bir'in özgürlüğü

1.7K 152 23
                                    

Hala oralarda bir yerdeydi, hüznü. Ne unutulurdu ne de alışılıyordu.

*

^ Gece yolcuları - Yarım ve yalnız

*

Hürriyet, herkesin arzuladığı bir olgudur. İnsanlar kararlar alırken, yapayalnız dolaşırken ya da hayaller kurarken özgür olmak ister. İşin aslı herkes bir parça özgürdür de zaten. Gözlerini kapattıkları an kalplerinden geçenlerdir onlara bunu armağan eden. Aynı zamanda biraz da esaret hakimdir ruhlarına. Esirdirler çünkü gerçekler düşlerdeki gibi değildir, olamaz. Herkesin içine hapsolduğu bir kafesi vardır. Sadece bazılarının kafesi daha geniştir ve özgür olduklarını zannederek o kafesin içinde dönüp dururlar. Bunu fark ettiklerindeyse çoğu zaman her şey için geç kalmış olurlar. Zira, hayat gerçekleri görmeyenleri affetmez.

"İdil, masa beşe bak." Duyduğum cümleyle başımı çevirdiğimde Toprak'ı gördüm. Her zamanki gibi Esra'nın bahsettiği o masada oturuyordu. Dirseğini masaya yaslamış beni izlerken bugün biraz geciktiği için şaşırmıştım. Sabah da acil bir işi olduğunu söyleyerek gitmişti. Gülerek başımı iki yana salladım ve mutfağa geçip bir bardak çay alarak önüne koydum. Bugün kafede Toprak haricinde yalnızca bir kişi vardı.

Toprak teşekkür ederek çayından bir yudum aldığında mavi gözleri hala üzerimdeydi. Tezgahın arkasına geçtiğimde gözüme bir masaya oturmuş kara kara oturan patronum ilişti. Bir bardak çay saha doldurup yanına gittiğimde gözleri masanın örtüsündeydi. Dudaklarımı ıslatarak "Fatih Bey," diye seslendiğimde dalgın bakışları beni buldu. Tebessüm ederek önüne bir bardak çayı bıraktığımda şaşırmıştı. "İyi misiniz?" dedim terslenmeyi göze alarak. Fatih Bey, bu soruyu sormamı bekliyormuş gibi omuzlarını düşürdü ve başını iki yana salladı. Bu sırada son müşteri de gitmişti. Patronum beni şaşırtarak karşısındaki sandalyeye oturmamı istediğinde Esra'yı da mutfaktan çağırmıştı. Göz ucuyla Toprak'a baksa da o arkadaşım olduğu için ne konuşacaksa onun yanında dile getirmekten çekince duymamıştı.

"Bir sorun mu var patron?" diye aklımdan geçen soruyu dillendirdi Esra. Merakla karşısındaki adama bakıyordu. Toprak ise bu tarafla ilgilenmiyor gibiydi.

"Sizinle konuşmam gereken bir şey var, kızlar." dedi Fatih Bey. Sesi her zamanki gibi sert değil de daha çok yorgunmuş gibiydi. "Son zamanlarda kafenin durumunu siz de fark etmişsinizdir." diye söze başladığında huzursuzca kıpırdandım. Bu konuşmanın sonu iyiye gitmeyecek gibiydi. "Burası eski bir yer ve insanlar artık daha modern yerleri tercih ediyorlar. Dolayısıyla konumumuz iyi olsa da ikinci plana atılıyoruz." Derin bir nefes aldı. "Size karşı çoğu zaman aksi olsam da ikiniz de benim kızım gibi oldunuz geçirdiğimiz zaman zarfında." dedi. "Fakat durumum böyleyken ikinizle birlikte devam etmem mümkün değil." Esra'ya baktım. Beklediğim bir konuşmaydı aslında bu. Belki de bundan ötürü onun kadar hayrete düşmemiştim. "Çok düşündüm ama başka bir çıkar yol bulamadım, kızlar. Bir yerden sonra buranın kazancıyla ikinizin maaşını birden veremem."

"Yani," dedi Esra. "Bu tam olarak ne demek oluyor?"

Durgunca "İkimizden birini işten çıkarması gerekiyor demek," diye açıkladım. Esra'nın kahverengi gözleri bana üzgünce baktı. Ben de üzgündüm açıkçası. Burada barda çalıştığımdan daha uzun süredir bulunuyordum. Yurttan çıktıktan sonra ilk işim çalışacak bir yer aramak olmuştu ve Fatih Bey, bana şans getirmişti. Onun yanında çalışmaya başladığımda Esra ile tanışmıştım ve onun kalbinde kötülük olmadığına adım gibi emindim. Yine de hepimiz insandık ve söz konusu kendi geleceğimiz olduğunda ister istemez bencil olabiliyorduk. Üstelik Esra'nın bu işe ne kadar ihtiyacı olduğunu biliyordum. Ailesinden uzakta üniversite okuyordu, benim aksime başına bir şey gelecek olursa arkasında ağlayacak insanlar bırakacağını biliyordu ve hepsinden kötüsü o tüm bunları kaldıramayacak kadar duygusaldı. Bir an, onu kendi yerime koydum. Kendimi övmeyi seven biri olmasam da kendi hakkımda bir çift laf etme şansım olsa gururla dimdik durabildiğimi söyleyebilirdim tereddütsüzce. Ben yeni bir iş bulabilirdim hatta hala barda çalıştığım da hesaba katılırsa ondan daha avantajlıydım. Hoş, öyle olmasa bile ondan kendim için fedakarlık isteyebilecek biri değildim. Bunu asla yapamazdım. Boğazımı temizleyerek ayağa kalktım ve üstümdeki önlüğü çıkardım. "Size her şey için minnettarım Fatih Bey ama söz konusu durumda Esra'nın hakkını yiyemem." derken çenemi dikleştirdim. "Ben, işten ayrılırım."

İkinci TekilDonde viven las historias. Descúbrelo ahora