(2.2)-İkinin kalıpları

1.3K 127 11
                                    

Devam etmek kolay değildi, onda kalmışken hem de.

*

^Mavi Gri- Ben sende yandım

*

Diğer sabah Toprak, arkadaşlarıyla kafeye gelip uzun bir süre şarkı söylemiş, çayını içtikten sonra tezini teslim etmek için yanımızdan ayrılmıştı. Bense tüm gün bir hayalet gibiydim. Müge olanları ikizlere ve Eymen'e anlattığı için onlar da bu halimin üstüne gelmiyordu. Savaş, dersi olduğunu söyleyerek kafeden ayrıldığında Barış da annesinin araması üzerine kardeşini Eymen ile bırakıp gitmişti. Şimdi de biz üçümüz mesaim bittiği için kafeden ayrılmış yolda öylece yürüyorduk.

Yan yana duran ikiliye göz ucuyla baktım. İkisi de arada kaçamak bakışlar atıyordu birbirine. İlişkileri henüz çok yeniydi. O gece Toprak ile çabalarımız sonuç vermişti. O gece Müge'nin anlattığına göre Eymen onu dışarı çıkarmış ve bir çırpıda ilanı aşk etmişti. Bunun üzerine dünden hazır olan Müge de onun boynuna atlayarak kendi adımını atmıştı. Her ne kadar Eymen'in gönlü ikizler bilmediği için huzursuz olsa da bir taraftan da mutlu olduğunu görebiliyordum. "Sohbetinize doyum olmuyor," dedim tüm keyifsizliğimle. "Ben ayrılıyorum buradan."

Eymen kaşlarını çattı. "Nereye?"

"Öyle, biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var." diye elimi havada rastgele salladım. "Siz keyfinize bakın." Hem onları yalnız bırakmak için hem de dediğim gibi yalnız kalmaya ihtiyaç duyduğum için itiraz etmelerine izin vermeden yolumu değiştirdim. Kulaklığımı kulağıma takıp yürümeye başlarken derin bir nefes aldım. Uzun saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırırken terlediğimi hissetsem de buna aldırmadım.

Uzunca bir zaman öylece yürüdüm kaldırımlarda. Geçtiğim her caddeyi ezbere biliyordum ve ayaklarımın beynimin komutuyla beni nereye götürdüğünü de. Fakat kalbim istemiyordu bunu. Yine de kendimi annemin açılan şirketinin önünde bulduğumda neredeyse iki saattir yürümüş, bir şehir içi otobüs yolculuğu geçirmiştim.

Lüks şirketin önünde durduğumda etrafa baktım. Herkes işinde gücündeydi.

Yol kenarında öylece dikildim birkaç saniye. Akabinde başımı iki yana salladım. Ben ne yapıyordum böyle? Beni seneler önce istemediği için yurda veren o değil miydi? Niye gelmiştim yine anneme? Onu gördüğümde bu sıfatı hak etmediğini bile bile böyle seslenmeye mi? Bu, annelik görevlerini hakkıyla yapanlara ihanet olmaz mıydı? Dudaklarımı ıslattım. Hemen geri dönmeliydim.

Arkamı döndüğüm sırada hemen karşımdan bana gelen kadını görmemle afalladım. Kızıl saçlarını topuz yapmıştı. Yeşil gözlerini vurgulayan makyajı, pahalı olduğu her halinden belli olan kıyafetleri ve her adımında sesi kulağıma ulaşan topuklusu... Annem, kibir gözlüklerini de takarak bana yürüyordu. Onun karşısına bunca yıl sonra çıktığımda ne demem gerektiğini çok düşünmüştüm. Bağırmalıydım, kızmalı ve hatta ona lanetler yağdırmalıydım. Belki de yalnızca sımsıkı sarılmam gerekiyordu. Benim yapabildiğim tek şey ise yutkunamamak oldu. Gözlerim dolarken onun yanında ne kadar zavallı durduğumu bana yaklaştığı her an daha iyi anlıyordum. Yıllar ona bana davrandığı kadar acımasız davranmamıştı. Ellerim titremeye başlarken annemle göz göze geldim. Bana üstten bir bakış atarak yanımdan geçip gittiğinde elimi göğsüme bastırdım. Beni tanımamıştı. Annem, öz kızını tanımamıştı!

Koşmaya başladım. Nereye gittiğimi bilmeden koşarken arkamdan ismimi seslendiğini duyar gibi olsam da bunu umursamamıştım. Bulduğum ilk otobüse atladığımda nefes nefese camdan dışarı baktım. Didem Hanım, bu tarafa doğru koşuyordu. Elimle ağzımı kapatıp cam kenarındaki bir koltuğa çöktüm ve sağıma baktım. Annem buradaydı, itibarını yerlebir ederek peşimden koşuyordu ama geçti. Otobüs harekete geçtiğinde o da hemen camımın yanına ulaşmıştı. Gözlerimiz bir kez daha buluştuğunda naşımı iki yana salladım. Beni geç de olsa tanımasına sevinemeyecek kadar kırgındım şimdi. Otobüs hareket etmeye başladığında sessizce ağlamaya başladım.

İkinci TekilWhere stories live. Discover now