(3.1)-Üçün ilk adımları

1.2K 122 9
                                    

Adalet kişinin vicdanıdır.

*

^ İlyas Yalçıntaş - Çok yalnızım

*

Hayat bazı hatalarımızı affetmez. Her yanlışın değeri bir değildir. Bazıları çok acıtır, bazıları teğer geçer. Kimi zaman ruh en ağır sancılara hapsolur. Kimi zamansa gönlün mahzenlerinde kilitli kalır tüm umutlar. Bazen bazı şeyler vardır, aşmayı beceremeyiz. Düşeriz, kalkmak isteriz ama gücümüz buna yetmez. Bazen de öyle şeyler vardır ki tüm doğrularımız tek günahımızla silinir gider.

Diğer sabah uyandığımda Ege uyuyordu. Onu mutlu etmek için güzel bir kahvaltı hazırladım. Bugünü ikimize ayırmıştım. İşten izin aldığım için bu zor olmasa da Müge'yi diğerlerinin yanına yolladığımda kafamın bir kısmı Toprak'taydı. Yine de bugünlük onu görmezsem -hiç değilse akşama kadar- ölmezdim. Kardeşim uyandığında ona öpücük atarak kahvaltısını ellerimle yedirdim. Ege iştahla yemeğini yedikten sonra her zamanki gibi ailesiyle telefon görüşmesi yaptı. Ardından onu giydirip dışarı çıkardım. Bugün ikimiz de aynı renk tişört ve pantolon giymiştik. Avuçlarımı saran küçücük eline bakarken duygularımı hiçe sayarak onu önce huzurevine götürdüm. Mehmet dedeyle biraz oynayıp gitme zamanı geldiğinde ona ve diğerlerine veda etti. Huzurevinden çıktıktan sonra "Tamam," dedim. "Şimdi ne yapıyoruz?"

"Şey," diyerek boştaki elini karnına bastırdı. "Ben yine acıktım."

Gülerek" O zaman ilk rotamız bir restoran." dedim. Başını salladığında onu şehrin en lüks yerlerinden birine, üç aydır biriktirdiğim parayla götürdüm. İstediği yemeği sipariş ettiğinde ben de bir şeyler isteyerek kardeşimi izledim. Yemeklerimiz bittikten sonra onun için bir top aldım. Bir süre evin oradaki boş arazide oynadık. Ardından eve çıktık. O hala sürprizimi merak ediyordu. Eve döndüğümüzde saat akşamın yedisi olmuştu. Onu kucağıma alarak uçurmaya başladığımda çığlık atarak kollarını açtı o da. Gülüşlerimiz giderek arttı. Onu indirip odaya geçtim ve dolabın üst kısmına -buraya boyu yetmiyordu- sakladığım albümü alarak yanına döndüm. Bana merakla bakıyordu. Elimdekini gördüğünde kaşları çatıldı. Yanına oturup onu kucağıma aldıktan sonra albümü gösterdim ona. "Sen beni özleyeceğini söyledin ya," dedim gülerek. "Ben de düşündüm ki fotoğraflarımıza bakınca az da olsa diner özlemi Egehan'ın. Ne dersin?" Sevinçle başını salladı. O buradayken birçok fotoğraf çekmiştik ve neredeyse hepsi duvarıma yapışmıştı ama sonra onun da bunları görmek isteyeceğini düşünerek Toprak'ın yardımıyla bir süre önce bu fotoğrafları çoğaltmıştım.

Ege sessizce fotoğraflarımızı incelerken kapı çaldı. Onu indirip kapıyı açmaya gittim. Karşımda Toprak'ı gördüğümde sebepsiz kırgınlığıma aldırmadan "Hoş geldin." dedim.

"Hoş buldum," dedi o da. "Bugün tüm gün sizi görmeyince merak ettim."

"Egehan ile biraz vakit geçirmek istedik." Başını salladı. "İçeri gelsene."

"Teşekkür ederim," dedi. "Eve geçeceğim, sonra görüşürüz." Bana selam vererek karşı dairenin kapısını açana kadar onu izledim. Toprak gözden kaybolduğunda iç çekerek kendi kapımı örttüm ben de. Cuma günü Ege'nin ailesi gelip onu götürecekti. Yani onunla sadece iki günüm kalmıştı. Bu fikir beni üzerken Toprak'ı zihnimin farklı bir yerine atıp önceliği Ege'ye verdim.

Diğer gün de onunla kafeye gitmiş, işim biter bitmez onun isteği üzerine tekrar lunaparka gelmiştik. Daha önce Toprak da yanımızdaydı ama şu saatlerde o da işte olmalıydı. Bugün sabah erkenden gelmiş, çayını içtikten sonra gitmişti yine. Aramıza mesafeler girme nedenini bir türlü çözemiyordum. Belki de öyle bir şey yoktu, tamamen benim uydurmamdı. Emin değildim ve hiçbir zaman da emin olamayacaktım muhtemelen. Ege ile salıncağa beraber bindik bu defa. Onunla sallanırken ben belini tutmuştum. O da kollarını özgürce açmış, uçtuğunu söyleyerek bağırmıştı. Bir süre sonra çarpışan arabaya da geçmiştik ama ne o ne de ben kullanmayı beceremediğimiz için sarsılarak canımızı zor kurtarmıştık. Tüm gün eğlendikten sonra eve geçer geçmezse o uyumuş, ben de başında beklemiştim.

İkinci TekilWhere stories live. Discover now