(5.8)-Beşin hazin finali

1.2K 98 10
                                    

Eğer, dedi. Eğer tanrı dilerse ölüler bile dirilirdi.

*

^ Esmeray - Unutama beni

*

Her başın bir sonu vardır. Doğmanın sonu ölmektir, mutlu olmanın sonu ağlamak, derdin sonu devaya kavuşmaktır. İyi ya da kötü daima bizi bir final bekler. Kah güler kah ağlarız başlangıç ve sonun arasındaki o çizgide. İşte buna ömür derler.

Yirmi iki yıllık ömrüm bana çok şey öğretmişti. Kimsesizliği tatmıştım, yalnız kalmıştım, kendi ayaklarımın üstünde durmaya çalışırken dünyanın nasıl bir yer olduğunu yavaş yavaş anlamıştım, aşık olmuştum, sevdiğimin ölümünü görmüştüm, günahlara boğulmuş, kendi sonumu kendim yazmıştım... O kadar 'mış'lı şeyi vardı ki hayatımın anlatmaya kalksam destan olurdu belki. Öyle ya her acı da anlatılamazdı gerçi. Bazılarını yaşamadan bilemezdi insan.

Oturduğum sandalyede ellerim arkadan bağlanmıştı. Düğüm öyle gevşekti ki tek hareketimle açabilirdim ama önden bakan bir göz bunu fark edemezdi. Poyraz tam karşımda bana bakıyorken Ferit de yanımda bağlıydı. Ağzı bantlıydı onun. Cenk deponun karanlık bir tarafına saklanmıştı. Böylece kimse onu göremeyecekti. Poyraz üzgün gözlerle bana bakarken az sonra olacaklardan ve daha önce olanlardan dolayı ne kadar üzgün olduğunu kolaylıkla anlıyordum. Başımı sallayarak ona cesaret verdiğimde elindeki tek mermilik silaha baktı. Cenk tüm kurşunlarını çıkarmıştı silahın. Yalnızca bir mermisi vardı. Solumda ağlayan Kerem ise sessizdi. Üçümüz de Poyraz'a bakıyorduk. Poyraz telefonunu çıkarıp hoparlöre aldı. Tunç'u aradığında "Efendim amcacığım?" diye açtı telefonu Tunç. "Nerede kaldın sen? Parti çoktan başladı."

"A-amca," dedi Poyraz yutkunarak. "Babamı da alıp mesaj atacağım adrese gelmen lazım."

"Hayırdır, bir sıkıntı mı var?"

"Çok büyük bir sorun var," dedi. "Telefonda anlatamam ama yalnız gelmelisiniz. Kimse bilmemeli, amca. Duyuyor musun?"

"Tamam," dedi Tunç. "Geliyoruz."

Telefon kapandığında "Sence şüphelenmiş midir?" diye sordu Poyraz. Panikle volta atmaya başladı. "Ya inanmadıysa?"

"Sakin ol," dedim geriye yaslanarak. "O adam seni gözünden bile sakınıyor ve sana oldukça inanıyor. Dediğini içinde ne kadar şüphe olursa olsun yapacaktır." Poyraz dudağını ıslattı. Gözlerim hala ağlayan Kerem'e kaydığında ona döndüm. "Poyraz, şunu çöz." Poyraz şaşkınca onun iplerini çözerken Kerem'in sarsılarak ayağa kalkışını izledim. Esir tuttuğumuz süre zarfında bir deri bir kemik kalmış, durmadan da ağlamıştı. Her gün pişmanlığını haykırdığını duyuyordum ama hiçbir zaman ona acımamıştım. "Kerem," dedim ruhsuz bakışlarımı onun kızarmış gözlerine dikerek. "Artık serbestsin."

Kerem başını iki yana salladı hızla. "Öldür beni. Yalvarırım öldür beni."

"Olmaz Kerem," dedim kendimden beklemediğim kadar yumuşak bir sesle. "Sen yaşayacaksın. Yaşayacaksın ki her anın kalbinde bir yara olsun. Nefes aldığın her an vicdan azabı çekeceksin. Seni ben öldürmeyeceğim, Kerem. Seni pişmanlığın öldürecek." Poyraz'a başımla işaret ettiğimde Poyraz onu çekiştirerek depodan çıkardı. Kerem'i deponun dışına itip geri döndüğünde az önce onun oturduğu sandalyeyi alıp arkalara attı. Gözleri Ferit'in kanla kaplanmış gömleğinde gezinirken gözlerini kaçırarak ellerini saçlarından geçirdi.

"İdil, ya bir aksilik olursa? Ya başaramazsak?"

"Fazla kasıyorsun," dedim. "Biz her şeyi ayarladık, Poyraz. Yalnızca sakin ol ve rolünü unutma." Ferit ona nefretle bakarken Poyraz kaşlarını çatarak ona döndü.

İkinci TekilWhere stories live. Discover now