(3.9)-Üçün unutulmazı

1K 111 10
                                    

Gerçekten istersen başaramayacağın hiçbir şey yoktur.

*

^ Nilüfer - Caddelerde rüzgar

*

Akşam saatlerinde hepimiz masada oturmuş yemek yiyorduk. Yine heyecanlıydım ama beni biraz daha heyecanlandıran şey, Egehan'ın bir hafta önceden buraya gelecek olmasıydı. Esin abla bana hayatımın en güzel jestlerinden birini yapmıştı. Şükrederek yemeğe başlarken tam olarak klasik, geleneksel bir Türk ailesine gelin geleceğimi bilmek beni mutlu ediyordu. Ben yıllarca aradığım samimiyeti burada bulmuştum, haliyle insanlar burun kıvırarak bana baksa da buna çok aldırış etmiyordum. İnsan neyi eksik hissederse kendisinde onu tamamlamaya çalışırdı ve benim de eksiğim bir aile sıcaklığıyken başka bir şey düşünemiyordum.

Yemeğimiz bittiğinde Müge bulaşıkları yıkadı. Ben de çay demledim. Bu zamana kadar bu evin kızıydım ama birkaç gün sonra evin gelini olacaktım. Şanslıydım ki kaynanam dünyanın en iyi kadınıydı.

Çayı ikram ettiğimde Toprak'ın bardağında duraksadım. Gözlerine bakarken sırıtmamak mümkün değildi. Hemen yanındaki Barış boğazını temizlediğinde ona kötü bir bakış atarak işime devam ettim.

Yerimde duramıyordum.

Evlerimize dağıldığımızda, uyuduğumda, uyandığımda ve sonrasında da bu heyecan devam etti. Ta ki kapım çalana dek. Koşarak gidip kapıyı açtığımda Egehan'ın daha da büyümüş bedenini gördüğümde sevinçle diz çöküp ona sarıldım. Artık eskisi gibi kucağıma alamıyordum onu. Kardeşimin yanaklarını öpücüklere boğarken ona sımsıkı tutundum. O da beni özlemiş olacak ki uzun bir süre ayrılmadık. Ardından Esin ablaya da sarıldığımda hemen arkasında gördüğüm babamla yüzümdeki gülümseme hafiflese de tamamen silinmedi. Ona kafamla bir selam verdim. Onlar içeri girerken babam da valizlerini getirdi. Esin abla koltuğa oturur oturmaz heyecanla konuşmaya başladı. "İdil, hala inanamıyorum."

"Ben de," diye gülümsedim. Müge yanıma oturmuştu. "Bir rüya gibi."

"Abla," dedi Ege her zamanki gibi gelip kucağıma kıvrılarak. "Toprak ağabey ile evlenince ne değişecek?" Ona baktım. "Sonuçta zaten hep bir aradasınız."

Gülümsedim. "Aramızdaki şeyin ismi resmileşecek, bebeğim. Annen ve baban gibi."

"O zaman birlikte uyuyacaksınız." dedi mırıltıyla.

Elimi saçlarına daldırarak onu onayladım. Çok geçmeden Ege kucağımda uyuyakalmıştı. Babam onu kucağımdan alıp gösterdiğim yere, odama götürdü. Arkasından ben de girdiğimde etrafı inceledi birkaç saniye. Ardından "Senin adına mutluyum." dedi oğlunun üzerini örterek. "İyi ol, İdil."

Başımı salladım. "Denerim."

İki yabancı gibi odadan çıktığımızda bir süre onlarla ilgilendim. Akşam olduğunda da Müge'yi onlarla ilgilenmesi için bırakıp karşı daireye geçtim. Annem beni gördüğünde yanaklarımı öptü. "Hoş geldin kızım."

"Hoş buldum anne," dedim. "Ege'ler geldiğinde haber vermemi istemiştin."

Defne anne heyecanla "Tamam," dedi. "Teşekkür ederim, kızım. Toprak içeride, sen onunla ilgilenirsin. Ben paşamı göreyim." Başımı salladım. O hızla evimin kapısını çaldığında ben de içeri geçmiştim. Kapıyı ardımdan kapattığımda Hazar babamın evde olmadığını anlayarak Toprak'a bakındım. Odasının önüne geldiğimde kapıyı tıklattm iki defa. Kapıyı açıp kafamı uzattığımda yatakta oturan Toprak ile göz göze geldik. Beni görünce yüzünde oluşan ışıltılı gülümsemeyle "Merhaba." dedi. Ben de karşılık verip içeri geçtim. Gözlerim duvarlarda gezinirken ona doğru yürüdüm. Yatağının kenarına oturdum. "Ege'ler geldi, annen onları görmeye gitti." Sırtımı başlığa dayadım. Şimdiden birkaç eşyamı buraya taşımıştı annem. Bir tek kıyafetlerim ve birkaç özel eşyam kalmıştı karşı dairede. Elindeki kağıda baktım Toprak'ın. "Ne yapıyorsun?"

İkinci TekilWhere stories live. Discover now