(0.8)- Sıfırın kararı

1.9K 163 17
                                    

Hatıralar silinmez, yaşatanların unutulmadığı gibi.

*
^ Yalın - Sen dönmeden uyumam

*

Duygular, anlara göre şekillenir. İnsanlar mutlu olduklarında yaşama karşı sevinç dolu olurlar örneğin. Hüzün ipleri ele geçirdiğindeyse gözyaşı döker, isyan ederler. Bu doğal bir tepkidir belki ama insanların bencilliğini de gözler önüne serer. Çünkü her şey olumlu olduğunda şükretmeyi herkes bilir, önemli olan en acı anda bile inançlarını ve umudunu koruyabilmektir.

Hiçbir zaman inançları sağlam biri olmamıştım. Çocukluk denen evrede bana bunları aşılayan kimsem yoktu. Büyüdükçeyse yaşadıklarım beni isyana sevk etmiş, kalbimde kalan son kırıntıları da süpürmüştü. Artık on dokuz yaşında, hayata ve adalete güveni sarsılmış bir kızdım ben. Çok şey öğrenmiştim, ayaklarımın üstünde durmak için çok mücadele etmiş ve tam başaracağım esnada hayatın sillesini yiyerek kendimi yerde bulmuştum. Pes etmek üzereyken bana elini uzatan Toprak ise ruhumdaki çöle su olmuştu. Hala yanıyordum, hala acı çekmeyi sürdürüyordum ama artık bir başıma değildim. Bunu, ona sarıldığım an anlamıştım ve Toprak'ın da dediği gibi insan bir şeyi tattığında unutsa da tamamrn silemezdi. Ben de o an hissettiğim güveni zihnimden silememiştim işte.

Günlerden pazardı. Hala Toprak'larda kalıyordum ama daha önce kararlaştırdığım üzere bugün çıkıp kendime bir yer bulmaya çalışacaktım. Gözlerim bavuluma indi. İki gün önce pansiyona uğramam gerektiğini söylediğimde Toprak da benimle gelmiş, birkaç parça eşyamı alacağım esnada bavulumu alarak buradan temelli çıkışımı yaptırmıştı. Başka şartlar altında olsaydık ona fazlasıyla kızar ve işime burnunu soktuğunu söylerdim fakat o kadar masum duruyordu ki Toprak'ı kıracağını düşündüğüm tek kelimeyi bile dudaklarımdan salmak istemiyordum. İç çekerek odadan çıktım. Telefonumu kotumun cebine sıkıştırırken hemen yandaki odanın kapısı da açıldı. Toprak uykulu bir şekilde çıktığında dağınık saçlarını biraz daha karıştırdı eliyle. Esneyerek bana döndüğünde birden karşısına çıkmam onu korkutmuş olacak ki hafifçe sıçradı. Sonra gülümsedi. "Günaydın." Eliyle gözlerini ovuştururken ben de ona gülümsedim. Bu, bir alışkanlık haline gelmişti. O bana her güldüğünde ona karşılık vermek boynumun borcu gibi geliyordu.

Mutfağa geçtiğimizde annesi kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı. Hep beraber masaya oturduğumuzda "Bugünlük bir planınız var mı çocuklar?" diye sordu Hazar amca.

"Ben yeni bir yer bakacağım," dedim ağzıma bir zeytin atarken.

Toprak boğazını temizledi. "Bizimkilerle takılırız diye düşünmüştüm ben," diye mırıldandığında ona baktım. "Hem gitmek için bu kadar acele etmeni istemiyorum."

"Toprak haklı," dedi Defne teyze. "Burada istediğin kadar kalabilirsin, İdil."

Bir şey demedim. Artık başımın çaresine bakmam gerekiyordu. Ben hep tek tabanca biriydim ve daha fazla insanları kendi dertlerime boğamazdım ki. Bunu anlamak, bu kadar zor olmamalıydı. Esasen Toprak'ın beni anladığını biliyordum, o sadece iyiliğimi düşünüyordu ama ben iyiliğimi düşünmeyi bırakalı çok olmuştu. Tek amacım kafamı sokabileceğim bir yer bulmaktı benim, iyisini veya kötüsünü ayırmayı uzun zaman önce bırakmıştım. Buna rağmen, birkaç günde alıştığım bu sıcak atmosferden kopmak zor olacaktı. "Aslında ben de seninle bu konuyu konuşacaktım," dedi Hazar amca. Samimi bakan mavi gözleri üzerimdeydi. "Sana bir ev buldum." Kaşlarım kalktı. Diğerleri de bunu beklemiyor olacak ki Toprak içtiği çay boğazına takıldığı için öksürdü. Defne teyze oğlunun sırtına vururken ben merakla Hazar amcaya baktım. "Daha doğrusu denk geldim," dedi Hazar amca açıklayarak. Karısına döndü. "Dün eve girecekken Mehmet Bey ile karşılaştım, Defne. Bana taşınacağını ve bu evi kiraya vereceğini söyledi." Tekrar bana döndü. "Mehmet Bey, karşı komşumuz İdil. Eğer istersen senin için onunla konuşabilirim."

İkinci TekilWhere stories live. Discover now