(1.4)-Birin rolü

1.6K 145 38
                                    

Tanrı aşıkları şair olarak yaratmıştı, şiir olmaksa maşuklara mahsustu.

*

^ Fettah Can - Duvar

*

Solgun yeşil gözlerim üstümdeydi. Karşımdaki aynadan gözlerimi alamıyor, gördüğüm kadını tanıyamıyordum. Hem maddi hem de manevi olarak daima zorlandığımdan hiçbir zaman tam olarak özen göstermemiştim kendime. Lisedeyken oldukça güzel bir kız olduğumu söylerdi insanlar. Birçok kişiyi etkilediğim için benimle arkadaşlık kurmayanlar olduğu kadar güzelliğimi şımarıklığa çevirdiğime inananlar da vardı. Benim içinse beden her zaman ikinci plandaydı çünkü ne kadar güzel olursak olalım önemli olan kaderimizde yazılanlardı ve ben kaderi güzel olmayanlardandım. Üstelik kendimi hiçbir zaman beğenmemiş, bu ölü bakan gözleri beğenenleri de anlamamıştım. Fakat şimdi kendime bile yabancı olan diğer ben'e bakıyordum ve bu garipti.

Yüzümdeki boş ifadeye bakarak başımı iki yana salladım. Planın ilk aşaması için Toprak ile rastgele bir mağazadan kıyafet almış sonra onun ısrarları neticesinde kuaföre gelerek makyaj yaptırmıştım. Ona göre her şey kusursuz olmalı ve karşımızdaki adam hiçbir şeyden şüphelenmemeliydi. Onunla birkaç saat geçirmenin Toprak'a ne sağlayacağını tam olarak anlamasam da onun için elimden geleni yapma arzum merakıma baskın gelmişti.

Yutkunarak aynadan bakışlarımı ayırdım. Kuaför ve elbise işini Toprak daha önceden hallettiği için hiçbir şey söylemeden kuaförden çıktım. Üstümde dizlerimde biten, beyaz bir elbise vardı. Elbisenin üst kısmı biraz dardı ve vücut hatlarımı belli edecek kadar da hoştu ancak ben en son ne zaman etek giydiğini hatırlamayan bir kızdım ve bu halde pek rahat hissetmeyeceğimi iyi biliyordum. Huzursuzca ayaklarımdaki topuklu ayakkabılarla yürümeye çalıştım. Aslında her zaman bakımlı kadınlara özenirdim ama ben onlardan biri değildim, hiçbir zaman olmamıştım ve bahse varım ki hiçbir zaman da olmayacaktım. Zira benim kişisel güzelliğimden daha önemli hedeflerim vardı ve bunların başında hayatta kalmak geliyordu.

Dışarı çıktığımda nisan ayının ılık rüzgarı düzleştirdikleri saçımı okşadı. Bir an, gözlerimi kapatarak bu anı sonsuza dek yaşamayı istesem de yeniden bakışlarımı aralamam uzun sürmemişti. Kiraladığı siyah, lüks bir arabaya yaslanan Toprak elini telefonuna gömmüş beni beklerken sırtımı dikleştirdim istemsizce. İnsanların sadece bedenen sevilmesini oldum olası hor görmüştüm. Eğer kalbinizse birine ait olan, onun nasıl olduğu önemli değildi, olmamalıydı. Kalbim gitgide ona kapılsa ve tasvip etmediğim bir arzuyla onun beni beğenmesini istese de mantığım beni seviyorsa ya da sevme gibi bir ihtimali varsa bunu sadece ben olduğum için yapmasından yanaydı. Bir gün yaşlandığımızda bedenimizdeki tüm ışıltı yok olabilirdi zira, fakat ruhumuz lekeleri ve güzellikleriyle bir ömür bizde kalacaktı. Aynı şekilde.

Ona doğru attığım her adımda heyecanım artarken gözlerim bu sabah alelacele parmağıma taktığı yüzüğe takıldı bakışlarım. Onunla gerçekten evlendiğimizi düşünme gafletine düştüm saniyelik bir zaman diliminde. Bir gelinlikle ona yürüdüğüm an gözümde canlandığında ister istemez güldüm. Sanırım fazla meyilliydim imkansızlara. Toprak rahatsız olduğu her halinden belli olan takım elbisesinin yakasını düzeltirken kafasını kaldırdı. Gözlerimiz buluştuğunda pek üstümde oyalanmadan yeniden telefonuna inen bakışları tam karşısına geldiğim esnada aniden üzerime çevrildi. Gözlerindeki afallamayı görebiliyordum. "İ-İdil?" diye şaşkınca konuştuğunda tüm heyecanıma karşılık naif bir tebessüm kondurdum dudaklarıma. "Çok," dedi elini ensesine atıp sarımsı saçlarını çekiştirerek. "Çok farklı olmuşsun." Gözlerini kaçırdı. "Yani tabi bir o kadar da güzel."

İkinci TekilWhere stories live. Discover now