(2.7)- İkinin tesadüfü

1.2K 119 11
                                    

Kimsenin kalbi taştan değildir. Sadece bazı yaşananlar insanları olduklarından farklı bir kimliğe ulaştırır.

*

^ Ezginin Günlüğü - Akşam şarkıları

*

Diğer sabah Ege'nin yatakta zıplamasıyla uyandığımda günlerden pazardı. Her zamanki enerjisiyle bana baktı Ege. "İdil, hadi annemi arayalım." Uykulu gözlerimi kısarak saate baktım. Öğlene geliyordu. Onunla bu kadar uzun süre uyumak beni şaşırtmıştı. Başımı sallayarak yataktan kalktım. Mutfağa gidip bize kahvaltılık bir şeyler hazırlarken ayılmaya çalışıyordum hala. Daha önce Esin Hanımı arayıp ona oğlunun beslenme alışkanlıklarına uyamayacağımı söylemiş ve alerjisi olan şeylerin listesini mesaj olarak atmasını söylemiştim. O da bana Ege'nin yalnızca kaybolmaktan korktuğunu ve şeftaliye alerjisi olduğunu söylemişti. Bu nedenle kahvaltı hazırlarken kendimi kısmıyordum pek. Ege mızmız bir çocuk değildi. İlgiyle büyütülmüş ve şımartılmıştı ama önüne ne gelirse onu yerdi. Tabii arada sırf bana inat olsun diye uçuk kaçık şeyler istediği de oluyordu ama o da bana alıştığından olacak bu aralar pek yemek konusunda yormuyordu beni. Egehan ikide bir bana annesini aramamız gerektiğini hatırlatırken mutfaktaki masayı kurup onu sandalyeye oturttum. Telefonumu odadan alıp annesini görüntülü arayarak cihazı onun küçük eline tutuşturduğumda bir süre çaldı telefon. Ardından ben yanuna oturtuğumda Esin Hanım açtı telefonu. Yüzünde zarif bir gülümseme ve gözlerindeki şefkatle oğluna baktı kadın. "Egehan, nasılsın aşkım?" diye sorduğunda Ege de mutlulukla portakal suyundan bir yudum içti.

"İyiyim anne ama seni çok özledim."

"Ben de seni anneciğim." dedi Esin. "Burnumda tütüyorsun." Ege gülerek kamerayı bana çevirdi. Annesi bana kısa bir selam vererek oğluna sordu. "Üzmüyorsun ablanı, değil mi birtanem?"

"Yoo," dedi Ege. "İdil ile dün kek yaptık anne biliyor musun?" Uzanıp masanın üstünde dün Toprak'ın çektiği fotoğrafı aldı ve kameraya gösterdi. "Bak, un savaşı yapınca Toprak ağabey bizi çekti." Annesi gülümsediğinde kameranın açısına babamın da girmesiyle yüzümdeki tüm ifadeleri yok ettim. "Baba!" diye sevinçle bağırdı Ege.

"Oğlum," dedi babam. O da özlemişti oğlunu besbelli. "Nasılsın?"

"İyiyim," dedi Ege.

Babam bana döndü. "Sen nasılsın İdil?"

"İyi," diye kestirip attım. Başta Ege'ye haksızlık etmiş ve yanında babasıyla tartışıp durmuştum. Ama artık babasıyla olan sorunlarımı ona yansıtmak istemiyordum. Bu yüzden hiç değilse cevap verecektim ona.

"Baba," dedi Ege. Fotoğrafı bu kez ona gösterdi. Babam gülerek "Aferin size." dediğinde bir süre ailesinin Egehan ile konuşmasını izledim. Ege arada küçük parmaklarını telefona yaslıyor, annesinin yüzünü okşar gibi yapıyordu. "Ee?" dedi annesi. "Bugün bir planınız var mı hayatım?"

Ege bana baktı. "Toprak ağabey dün İdil kabul ederse parka gideriz, demişti." derken bundan haberim olmadığı için bir tepkide bulunamadım. "Hem belki sinemaya da gideriz, olur mu İdil?"

Işıl ışıl gözleriyle bana baktığında kabul edeceğimi bilsem de "Bakarız." dedim. Ege bir süre daha ailesiyle konuştuktan sonra telefonu kapattı. Yemeğini tamamen bitirdiğinde bulaşıklar yıkadım. Ege koşarak çalan kapıyı açtığında Toprak yanıma geldi. "Ege bahsetti," diye kalktım. Hala pijamalarımlaydım. "Üstümüzü değiştirince çıkarız."

Önce ben düz siyah bir tişört ve siyah pantolon giydim. Ardından Ege'ye de onun seçtiği kıyafetleri giydirdim. Odadan çıktığımızda Toprak bizi bekliyordu. Defne annelere kısaca uğrayıp sokağa indiğimizde "Hangi filme gidelim?" diye sordu Toprak.

İkinci TekilWhere stories live. Discover now