(0.6)-Sıfırın geçmişi

2.1K 165 15
                                    

Bazen bazı şeyler, göründüğünden daha fazlasıdır.

*

^ Mabel Matiz- Tuzla buz

*

"Bir doğru vardı bir de doğru olmayan. Doğruya sarıldığın zaman tüm dünyayı karşına alsan bile deli olmuyordun."*

Okuduğum cümle, elimdeki kitapta altı çizilmiş kısımdı. Toprak'ın en sevdiği kitap olduğunu söylediği kitaptı bu. Sabah biraz daha uyuduktan sonra uyanmış ve Defne teyzeden bu odanın Toprak'a ait olduğunu öğrenmiştim. Onun yerini işgal etmiş olmak vicdan azabı çekmeme sebep olsa da bir yanım burayı merak ediyordu. Solgun yeşil gözlerim odada gezindiğinde üstünde oturduğum mavi yatak dışında duvarda birçok müzik grubunın posteri olduğunu görebilmiştim. Bu posterlerin çoğu eski zamanlara ait izlenimi veriyordu. Karşımda bir çalışma masası vardı ve masanın üst kısmına raflar monte edilmişti. Raflarda birçok kitap göz alıcı dururken yatağın başındaki kısmı en son fark etmiştim. Duvar boydan boya Toprak'ın çektiğini o söylemese de anladığım aile fotoğraflarıyla doluydu. Henüz işten dönmediği için tanışmamış olsam da babası olduğu tahmin ettiğim bir adam, Toprak'ın gözlerini kimden aldığını belli ediyordu. Bazı fotoğraflardaysa tanımadığım gençler vardı ve onlar da tüm samimiyetleriyle Toprak'a sarılmıştı. Anladığım kadarıyla oldukça geniş bir çevresi vardı ve bu da aklıma durmaksızın aynı soruyu getiriyordu. Bunca insan varken yanında, neden benimle zaman kaybediyordu?
Odanın kapısı çaldı. Toprak kafasını hafifçe uzatıp "Girebilir miyim?" diye sorduğunda kendi odasına izin alarak girmesi içimde ona karşı büyüyen saygıyı artırdı. O, gerçekten iyi yetiştirilmişti. Benim aksime.

Onu onayladığımda çalışma masasının önündeki tekerlekli sandalyeye oturdu ve yanıma geldi. Gözleri işaret parmağımla dokunduğum yazıdayken gülümsedi. Cümleyi aynen tekrar ettiğinde şaşırdım ve bana kitabı birçok kez okuduğu için yerlerini ezbere bildiğini söyledi. "Kitap bu kadar güzel mi?" diye sordum. Daha önce okumamıştım ve onu bu kadar etkileyen şeyin ne olduğunu bilmiyordum.

"Kutsanacak bir yanı yok," diye konuştu dalgınca. "Ona bu değeri veren benim yalnızca. Çünkü bu kitabı okuduktan sonraki çıkarımlarım, bana gerçek kimliğimi ve bu dünyadaki yerimi anımsatıyor." Gülümsedi. "Bu cümle de, hayat felsefem gibi bir şey. En azından inandığımın peşinden gitmem konusunda beni cesaretlendiriyor."

"İlginç bir zihnin var," dedim dürüstçe. "Fazlasıyla karmaşık."

Başını salladı. "Parlak zekaymışım, babam hep öyle der." Ayağa kalktı. "Hadi, yemeğe gidelim. Sofra hazır."

Kolunu tuttum. "Toprak, ben size daha fazla yük olmak istemiyorum. Pansiyona dönsem iyi olur."

Kaşlarını çattı. "Seni gerçekten oraya geri yollayabileceğimi mi düşünüyorsun?" Sorusu karşısında başımı eğdiğimde çenemi tuttu ve önümde diz çöküp göz teması kurmamızı sağladı. "İdil, orası sana göre değil."

"Mecburum," dedim. "Kalacak yerim yok, Toprak."

"Burda kal," dedi gözlerindeki çocuksu ışıltıyla.

"Yapamam," diye mırıldandım. "Ben kabul etsem gururum buna izin vermez. Ben yıllardır başımın çaresine bir şekilde baktım, dün bocaladım belki ama yarın kaldığım yerden devam etmekten başka çarem yok." Gözlerindeki umudun söndüğünü gördüm. "Üstelik," dedim. "Ben size daha fazla rahatsızlık veremem."

"Sen rahatsızlık falan vermiyorsun ki," diye itiraz etti. "Bilakis herkes senin burada olmandan çok mutlu. Babam seninle tanışmak için can atıyor mesela. Yalnızca senin çekineceğini düşündüğü için önce beni yolladı."

İkinci TekilWhere stories live. Discover now