(1.9)-Birin imtihanı

1.4K 129 24
                                    

Umut herkesin hakkı değil miydi?

*

^ Karsu - Jest oldu

*

Gözlerimi kırpmadan karşımdaki insanları izliyordum. Sırtımı geriye yaslayarak yanımda sessizce oturan arkadaşlarıma göz ucuyla baktığımda hepsinin pür dikkat önlerindeki sahneye odaklandığını fark ettim. Bugün, Müge ile alışverişe çıkmadan önce hep birlikte tiyatroya gelmiştik. Defne teyze daha önce bu işi yaptığı için hepsinin aşinalığı vardı ama benim buraya ilk gelişimdi. Hayatın hızına yetişmeye çalışırken kendimi ne kadar aksattığımı daha iyi anlıyordum artık. Yitip giden yılları geri getiremeyeceğimi de biliyordum fakat şimdiki gayem kalan zamanlarımı güzel değerlendirmekti.

Gösteri bittiğinde dışarı çıktık birlikte. Bir parka geçip oturduğumuzda Toprak gülerek sırtını dikleştirdi ve Müge'nin önünde diz çöküp "Küçük hanım," diye sesini kalınlaştırdı. "Bu dansı bana lütfeder misiniz?" Az önceki gösteriyi taklit ettiğini anladığımda gülerek onu izlemeye başladım. Müge başını sallayarak elini tuttu ve ayağa kalktı. Toprak mağrurca dururken Savaş başını sağ, Barış da sol omzuma yasladı. Eymen de keyifle onları izlerken Toprak tutkuyla dans etmeye başladı. Ayaklarının ve kollarının ahenkli hareketini izlerken birçok şey gibi bunda da yetenekli olduğunu kavramam uzun sürmemişti. Müge ise berbat hareket ediyordu. Ayağı yanlışlıkla Toprak'ın ayağına dolandığında birden ikisi de yere düştü. Savaş ve Barış bezgince söylenirken kafalarını ittirerek omuzlarımı onlardan kurtardım. Müge söylenerek kalkıp üstündeki tozları silktiğinde Toprak da homurdanarak bu kez benim önümde durdu. "Hiç anlamam danstan." diye reddettiğimde gözlerini devirerek yerine geçti.

"Bizim kızlarda tutku yok," diye sitem etti Toprak. "Bu ruhu onlarda göremiyorum."

"Göremiyorsan gözlük tak," diyerek ağabeylerini ittirdi ve yanıma oturdu Müge. "Çünkü bizde var, değil mi İdil?" Yüzümü buruşturarak kafamı indirip pembe tişörtüme baktım. Bugün Müge'nin ısrarlarına dayanamayarak doğum günümde aldığı tişörtleri giymeyi kabul etmiştim. Onda daha güzel duran tişört bana epey bol gelmişti.

"Tabii," diye Müge'ye arka çıktığımda bu sözlere kendim bile inanmıyordum. "Gözlerin için en kısa zamanda doktora görünmeyi unutma."

Toprak kaşlarını hafif çattı. "Bence beraber görünelim. Daha burnunun dibindekileri görmüyorsun."

Ne dediğini anlayamamıştım ama Müge tatlı atışmamızı bölerek kolumu çekiştirdi. "Sohbetinize doyum olmaz beyler ama bizim mezuniyetiniz için alışveriş yapmamız lazım." Kalktığımızda Savaş seslendi.

"Bana bak bücür, öyle çok abartılı şeyler alma sakın."

"O haklı," diye ikizine katıldı Barış. "Valla aldırtmam sizi içeri."

"Ya!" diye cırladı Müge. Hemen dibimde olduğu için kulaklarımı kapatmak zorunda kaldım. Toprak da yüzünü ekşitmişti. "Ben artık on dokuz yaşındayım ve birkaç hafta sonra yirmi olacağım!"

Savaş "Müge!" dedi uyarıyla. "Sana karışmıyoruz, sadece abartmamanız konusunda sizi tembihliyoruz."

Toprak göz devirdi. "İşte buna dilimizde karışmak deniyor kardeşim."

"Sen kimin tarafındasın?" diye söylendi Barış. Toprak güldü.

"Tarafsızım."

"Tamam," dedi Savaş ayağa kalkarak. "Ne halt yemek isterseniz yiyebilirsiniz. Benim finaller için çalışmam lazım." Barış da kalktı.

İkinci TekilWhere stories live. Discover now