2. Final (Part 1) - Beraber Bir Gün

22.3K 1.8K 526
                                    

Multimedya: Linkin Park - Castle Of Glass

Keyifli Okumalar...

🔥

Bring me home in a blinding dream
Karışık bir rüyada beni evime götür

Through the secrets that I have seen
Gördüğüm sırlar boyunca

Wash the sorrow from off my skin
Üzüntüyü yıka derimden

And show me how to be whole again
Bana nasıl tekrar bütün olucağımı göster

🔥
Dylan Blair

Dylan bir süre dışarıdaki güneşli güzel havayı izledi. Güneş sanki yüzüne vuruyor ama onu hiç ısıtmıyordu. Hissettiği tek şey soğuktu. İlk günlerde dondurucuydu ama 2 yılın sonunda alışmış gibiydi. Hayır, asla alışamayacaktı. Bugün Lucas'ı aramış mıydı acaba? Elbette ki aramıştı ve yine telefonu karşı duvara savurmamak için kendini zor tutmuştu.

Kulağına dolan adım sesleriyle başını çevirip kapıya baktı. Cara yorgun gözlerle kapıda belirdi. Belli ki yine uykusuz bir gece geçirmişti.

"Uyudu mu?" dedi Dylan.
Cara elini dudaklarına bastırıp esnerken "Şükür ki evet." dedi boğuk bir sesle. Aynı anda elinde tuttuğu küçük telsisten ağlama sesleri yükseldi. Cara yüzünü buruşturup ağlayacak gibi dudaklarını büzdü. "Tanrım! Hayır."

"Ben bakarım." dedi Dylan. "Sen biraz uyu Cara." Cara önce onu kısaca inceledi, sonra ise şüpheyle sordu. "Sen uyudun mu?"

"Yeni uyandım." Bu tamamiyle yalandı ama Cara üstelemedi.

"MCA'de..." dedi Cara ve bunu her söylediğinde olduğu gibi yüzünü buruşturdu. "İşler nasıl?"

Dylan o günü hatırladı. John'un teklifini ilk duyduğunda şoka uğramıştı ve ondan kendisine biraz süre tanımasını istemişti. Birkaç ay sonra ise Alice'ten tek haber yoktu. Yerinde saymaktan öteye gidememişti. John'u arayıp teklifini kabul ettiğinde iki amacı vardı. İlki kendi gibi olanlara daha iyi bir hayat sunmak, ikincisi ise Alice'i bulmak. Şüphesiz FBI ve MCA alt yapısıyla bu daha kolay olacaktı. Her ne kadar hala bir şey bulamamış olsa da en azından Lucas böyle düşünüyordu.

"Bok gibi." dedi Dylan. "John sinirlerimle tango yapıyor." Cara güldü. "Ama hala her şey..." dedi ve dudaklarını birbirine bastırıp bıraktı. "Çok normal. Yani 2 yıl geçmesine rağmen ne John'un bahsettiği gibi gizli bir örgüt yapılanması tespit ettik ne de Arran'ın yaşadığına dair bir ipucu bulduk."

"Sence o Alice'le..."

"Hayır." diye hiddetle sözünü kesti Dylan. "O öldü ve Alice sadece... geri dönmeye hazır değil."

"Peki onu bulursan... yani şey bu MCA meselesinden sonra geri gelmesi daha zor değil mi?" Dylan onun yüzündeki acıyı okuyabiliyordu. Alice gelmezse Chris de gelmezdi.

"Cara..." dedi yumuşak bir tonda. "MCA'in canı cehenneme! Bu işe sadece bizim gibi olanların normal bir yaşam sürmesi için girdim. Ve eğer Alice tüm bunları istemezse hepsini silerim. Onu bu işe bulaştırmam bile." Sonra onun omzunu hafifçe sıktı. "Merak etme Chris'i sana getireceğim."

Cara burukça gülümsedi ve "Neredeyse 2 yıl." dedi. "Buna dayanamıyorum. Sen... nasıl dayanabiliyorsun?"

Dylan derin bir nefes aldı ama cevap vermedi. "Ben Ella'ya bakayım. Sende dinlen biraz." Cara başını hafifçe salladı. Dylan onun yanından geçip üst kata çıktı ve pembe süslerle bezenmiş kapıyı araladı. Ağlamaktan kızarmış bal rengi gözler onu görünce kısıldı ve küçük pembe dudaklar yukarı kıvrılarak ön iki dişini ortaya çıkardı.

NEKROKİNEZİ • ZifirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin