7.Bölüm ❄ Krallığın İzcisi

7.9K 747 142
                                    

Eğer yapmak isterseniz, kısa da olsa bir eleştiri isterim sizden, kitabımın gidişatı için. Okuyucularım! Kendinizi belli edin lütfen ♥  

Kraliçe Evelyn, taht odasında volta atıyor ve çocuklarını korkuttuğu gibi eşini, hatta muhafızlarını bile korkutabiliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kraliçe Evelyn, taht odasında volta atıyor ve çocuklarını korkuttuğu gibi eşini, hatta muhafızlarını bile korkutabiliyordu. Sarı saçları, mavi gözleri ve bembeyaz, masum teni ile oldukça durgun gibi görünürdü ancak kimse onun içinde yanan, her gün körüklenen öfke ateşini bilmezdi. Ve şimdi kızı kayıptı ve onun nerede olduğunu kimse bilmiyordu. Odada kırılmadık vazo ve gözlerinde dökülmedik yaş kalmamıştı.

Ama yine de şu anda biraz daha sakindi.

Surtlas, kadının yanına gitti ve onun narin omuzlarından nazikçe tutup durdurdu. "Evelyn, çocukları korkutuyorsun. Lütfen artık sakinleş ve delirmiş gibi davranmayı kes." Bunları sakin ve güven verici bir tonla söylemişti.

Evelyn çenesini dikleştirdi ve ona baktı. Surtlas ondan daha uzun olduğu için gözlerini hafifçe kaldırdı. "Alina kayıp, Surtlas. Ve Molin onu, köylü bir kadının götürdüğünü söylüyor. Onu korumadığı için, saraydaki tüm muhafızları ve nedimeleri öldürmek istiyorum."

"Bunu ben de istiyorum, inan bana. Ama yapamayız."

"Tanrım, ben nasıl bir anneyim. Onu koruyamadım," derken, başını eşinin omzuna gömdü Evelyn. Tekrar ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Sırtında ve zümrüt taşlı taç ile topuz yapılmış saçında, Surtlas'ın elini hissedince, bu onu ağlamaktan alıkoydu. Kocasını seviyordu. Onun omzundan uzaklaşmadan gözlerini ona dikti. "En iyi izcimi çağırdım. Az sonra gelir."

"Biliyorum, tatlım, bunu daha önce de söylemiştin. Hatta bu yüzden taht odasındayız ya." Surtlas anlayışlı bir şekilde kadına bakarken, onun kadifemsi saçlarını okşadı.

Evelyn delirdiğini hissediyordu. "Ah, evet. Tanrılar adına, beni kimse böyle güçsüz görmemeli." Kendini geriye çekti ve yüzünü, Surtlas'ın iyice bakabilmesi için ifadesiz bir hale çevirdi. "Çok mu berbat görünüyorum?"

"Hayır." Surtlas, ellerini Evelyn'in çenesine koydu ve onu kendine yaklaştırdı. "Yalnızca, Evelyn, gözlerinin altı ağlamaktan morarmış ve gözkapakların şişmiş. Ağlama. İzciyle görüşmemiz bittikten sonra güzel bir duş al."

Evelyn, Surtlas ile beraber tahta gitmek için platformdan çıkarken başını iki yana salladı ama bunu, onun gördüğünü sanmıyordu. "Kızımın nerede olduğunu, ne yaptığını, hatta, ah Tanrım, yaşadığını bile bilmiyorum, Surtlas. Bana, asla huzur içinde yapabileceğim şeyleri önerme. Asla." Gözlerini bir an bile ona çevirmedi, ancak eşinin gözlerini kendi üzerinde hissedebiliyordu. Tahtına kuruldu. Nedimeleri de onun arkasındaydı.

"Haklısın," diye mırıldandı Surtlas, gerçek bir yenilmişlik tonuyla. Tahtına oturduktan sonra, ellerini tahtının kollarına koydu.

"Nasıl böyle soğukkanlı olabildiğini anlamıyorum." Nedimeler, Evelyn'in isteği üzerine onun zümrütlü tacını düzeltmeye başladı. "Alina için endişe duymaman beni ürkütüyor."

Surtlas'ın suratı hışımla karısına döndü. "Endişelenmediğimi mi sanıyorsun, kadın?" dedi sinirle.

Nedimeler, kadının tacını düzeltmeyi bitirdiğinde, tekrar tahtın arkasına yerleştiler. Evelyn, bu ani terslenmeye karşı kaşlarını çattı. "Öyle görünüyor."

"Kızımın nerede olduğunu bilmediğim her an, nefes alış verişim zorlanıyor. Soğukkanlı davranmam, kızım için endişelenmediğim anlamına gelmez. Ben ruhsuz biri değilim, Evelyn."

Evelyn, Surtlas'ın saçsız başındaki hafifçe sağa kaymış olan zümrüt taca baktı. Derin bir iç çekti. "Bilmiyordum." Ardından başını çevirip, taht odasının sağında duran Ogufer ile Molin'e baktı. İkisi de ayakta duruyor ve fısıldaşıyorlardı. Taht odasında, diğer zamanların aksine, insanlar yoktu çünkü onları Surtlas ve Evelyn göndermişti. Saray, Alina Myrina Rule'un kayıplığı üzerine çalkalanıyordu ve bu da Evelyn'in acısını depreştiriyordu. "Tanrılar adına, kızımı deli gibi özlüyorum. Yalnızca bir gün geçse bile."

"Bulunacağına, veya geri geleceğine eminim, Evelyn."

"Umarım."

Kapının açılmasıyla beraber Evelyn, mavi gözlerini diğer her şeyden çekip kanatlı devasa kapıya götürdü. Çenesini kaldırıp baktıktan sonra gelenin, Lordenda'nın muhafız üniformasını taşıyan muhafızlar olduğunu gördü.

Muhafız, "Majesteleri," dedi hafifçe baş selamı verirken. "Sizinle görüşmek isteyen bir izci var."

Kral, elini umursamazca salladı. "Tabii, tabii. Hemen. Gelsin."

Muhafız gitti. Birkaç saniye sonra, Evelyn'in bahsettiği genç izciyle beraber içeriye girdi. İzci, platformun aşağısında krala ve kraliçeye diz çöktükten sonra eski halini aldı. Evelyn'in en iyi tanıdığı ve en becerikli izcisi buydu. İşini bundan iyi yapan kimse yoktu. Aranan her kişiyi, sanki eliyle koymuş gibi bulurdu ve Evelyn, izcinin bunu nasıl yaptığını bilmiyordu.

Onun iri mavi irislerine ve kaşlarına ve elmacıkkemiklerine düşen açık kahverengi, sıkı dalgalı saçlarına baktı. Yüzünde hafifçe bir gülümseme vardı.

Evelyn onun aksine gülümsemedi. Hiç o havada değildi. Yalnızca, "Kyron Morhuyd," demekle yetindi. 

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin