23.Bölüm ❄ İntikam İsteği

3.7K 336 15
                                    

Ertesi sabah Kyron erken uyandı. Herkesten önce. Yaraları fazlasıyla acıyordu. Zaten hiç uyuyamamıştı ki. Sadece sabaha karşı birkaç saat uyumuştu, ama sızlayan yaralarından dolayı daha fazla uyuyamamıştı.

Odada Maris ile Alma yatmıyordu. Onlar başka bir odadaydı ve o herifin hangi cehennemde olduğu da umurunda değildi zaten. Kelepçeler yoktu ve Alina'nın kaçmaması bile garipti. Ama onun üzüntüsünü biliyordu, bu yüzden kaçmamasını, daha doğrusu kaçamamasını garipsemiyordu.

Alina gecenin erken saatlerinde yatmıştı. Kelepçeler olmadan Kyron'un yanına yatmasını hoş karşılamayacağını bildiğinden dolayı Kyron, Lissa'nın yanına kıvrılmıştı. Ama Alina'yla yatmak kesinlikle daha harikaydı. Onun kokusunu, sarı saçlarını, güzel vücudunu yanında hissetmeye bayılıyordu. Ona güven hissi veriyordu.

Boğazını temizledi ve kimsenin uyanmamasına özen göstererek ayağa kalktı. Yatağın başına koyduğu çizmelerini giydi. Ardından komodinin üzerinde cüppeyi üzerine geçirip düğmelerini ilikledi. Salona gitmek için odadan çıktı ve merdivenlerden, tozlu tırabzanlara parmak uçlarını sürterek indi.

Salona girdiğinde görüntü yine aynıydı, kirliydi; tek fark daha az kişinin olmasıydı. Sabahın köründe bu kadar kişinin olması bile şaşırtıcıydı.

Masaya vurdukları çatalların melodisiyle Denizlerin Adamı şarkısını söyleyen bir grup denizci adam, Kyron'u görünce duraksadılar ve boğazlarını temizlediler. Dünkü dövüşten sonra herkes onlardan korkuyor olmalıydı. Tüm gözler onun üzerine çevrilince Kyron bu bakışlardan rahatsız oldu çünkü göz önünde olmaktan gerçekten de hiç hoşlanmıyordu. Onlara kötü bir bakış attığında herkes önüne döndü ancak denizci adamlar, Denizlerin Adamı şarkısını söylemedi.

Kyron masada duran bir sandalyeyi çektiğinde, oradaki iki kadın Kyron'a korkakça baktı. Kızıl olanı kalkıp giderken, esmer olan kadın sandalyesini ondan uzağa itti. Herkes Kyron'a sanki uzak durulması gereken bir canavarmış muamelesi yapıyordu. Bu duruma karşı Kyron sakindi ama bunu sevmiyordu.

Sürahideki kan kırmızı şarabı kadehine doldurup birkaç yudum aldıktan sonra herkesin ondan korkmasını fırsat haline getirmeye karar verdi. Dirseğini sandalyesinin koluna bir kabadayı gibi koyup elinin tersiyle kirli sakallarını okşadı. Gözlerini herkesin üzerinde gezdirirken yaptığı bu şeye gülmemek için yanağının içini dişledi. "Söyleyin bana!" diye bağırdığında, sessizliğin arasındaki tek ses onun oldu. Herkes ona korkuyla bakmayı sürdürdü, hatta korkuları daha çok büyüdü. Bu korkular, Kyron'un hoşuna gitti. "Kraliçe Evelyn Rule'nin ölümü hakkında bir şey bilen var mı?"

Çoğunluğu bu havadisi bilmiyor olmalıydı. İnsanlardan 'aaa' sesleri koparken fısıldaşmalar başladı. Kyron biliyor gibi gözüken birini gözleriyle taramaya başladı. İnsanlara tek tek baktı, onları süzdü ve kalp atışlarını dinledi. Sonunda bir tombul çocuğa rastladı. İri cüssesi, Kyron'dan bile uzundu. Genç çocuk, kilosundan dolayı çok daha büyük görünüyordu. Şaşkınlıktan ya da korkudan açılmış gözleri ve al al olmuş tombul yanaklarıyla beraber tam bir pandaya benziyordu. Bakışlarını Kyron'a sabitlemişti.

Kyron kalktı ve çocuğa doğru yürümeye başladı. Kyron'un her adımında çocuğun hızlanan kalp atışları, Kyron'un kulağını tırmaladı.

Çocuğun yanına vardı. Çocuğun korkulu bakışları, Kyron'u takip etti. Oturuyordu ve önünde bir sürü etli, pahalı görünen yiyecekler vardı. Kyron bir bezelye aldı ve ağzına attı.

"Adın ne, çocuk?" diye sordu donuk bir sesle.

Çocuğun ağzı bir şey demek için açıldı ama sonra kapandı. Ardından tekrar açıldı. Bir an kendine geliyormuş gibi göründü ve başını iki yana salladı. "A-Andrik," dedi kekeleyerek. "Adım Andrik."

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin