40.Bölüm ❄ Zincirler

2.9K 274 41
                                    


Bilincini yerine getiren şey, büyük, hatta çok büyük bir ürpertiydi. Ve soğuk.

İçinde çok kötü bir his vardı.

Buz gibi bir şey, tenini cayır cayır yakarken, ne olduğunu anlamak için ağırlaşmış gözlerini açmaya çalıştı ama bunu ilk başta yapamadı. En sonunda gözlerini açmayı başardığında bir kadının, karla soğutulmuş bir kova soğuk suyu üzerine sertçe döktüğünü gördü. Ağzına kaçan bir miktar suyu zemine tükürdü ve bilincini daha fazla yerine getirmeye çalıştı. Neler olduğu hakkında en ufak bir fikri bile yoktu.

Arka taraftan bir kükreme sesi geldiğinde, gözlerini sert ve öfkeli sesin geldiği yöne iliştirdi. Bir yandan da soğuktan dolayı tir tir titriyordu; dişleri bile birbirine çarpıyordu ve buna engel olamıyordu.

Kükreyen, Kyron'du. Onu süzdü. Zincirlenmişti; el ve ayak bileklerinden boynuna kadar.

Boynuna, tasma gibi bir şey takmışlardı ve tüm bu zincirler, onun hareket etmesini engelliyordu. Gözleri, buz mavisine dönmüştü; dişleri kurt dişi halini almıştı ve son derece öfkeli bakıyordu. Çırpınıyordu, zincirlerinden kurtulmak istediği barizdi ama yapamıyordu.

Alina gözlerini ondan çekip kadına yöneltti; bunu yaparken epey uyuşuktu. Kadının kıvırcık, siyah saçları kısa kesilmişti ve yağlı olmasına rağmen epeyce kabarıktı. Ten rengi, sanki bu zamana dek çölde yaşamış gibi bronzdu. Zayıftı ama kaslarının olduğu belli oluyordu. Dişleri, normal halinde olsa bile sivriydi. Belli ki bıçakla sivriltmişti. Mora çalan renksiz, soluk ve büyük dudaklarının bir kenarı yukarıya doğru, zevk alırcasına kıvrılmıştı. Üzerinde kasıklarına kadar uzanan siyah bir kıyafet, altında ise deri tayt vardı. Kaslı kalın bacakları, taytın altında çok dikkat çekiyordu.

Gözleri, buz mavisine parladığında, Alina onun da bir kurt kadın olduğunu anladı. Zihninde müphem şeyler canlandı ve aklına ne var ne yoksa getirmeye çalıştı.

En son... En son bir attaydı. Bir adam onu kaçırıyordu.

Evet, bir adam onu kaçırıyordu ve Kyron onların peşinden geliyordu. Alina adama vuruyor, onu bırakması için çırpınıyordu. Ardından adam ona bir şey yapmıştı... Galiba vurmuştu. Ardı karanlıktı. Gerisini hatırlamıyordu ve soluğu burada almıştı.

Gözlerini etrafta gezdirdi. Boştu. Mahzen gibi bir yerdi. Tonoz tavanlar toz saçıyordu. Işık alan tek yer, yukarıdaki küçük pencere gibi olan delikti. Görünüşe göre daha gündüzdü. Ama hava kararınca, ortalık karanlığa boğulurdu.

Köşede fıçılar ve variller vardı. İki varilin arasında uzun, balta şeklinde çelik bir pala vardı, biraz uzakta kalıyordu. İlk önce kadını süzdü. Ardından derin bir nefes alıp, palayı alıp kadını etkisiz hale getirmek için hızla kalkmaya çalıştı ama bunu yapmasıyla beraber yere çivi gibi çakılması bir oldu. Ellerindeki şeyler şıngırdadı, neler olduğunu anlamıştı.

O da zincirlenmişti.

Kahretsin, diye geçirdi içinden. Kahretsin!

İki elinde de zincir vardı. Zincirler, jest hareketlerini kısıtlamıyor olsa da asla ayağa bile kalkamazdı. Ayak derken... iki ayağının da zincirlenmiş olduğunu fark edince, tekrardan hayal kırıklığına uğradı. Neler olmuştu ve bu kadın da kimdi böyle? İçinde var olan korku daha fazla canlanmıştı.

Hâlâ soğuktan dolayı titriyordu çünkü lanet olası bir biçimde çok üşüyordu. Karşısında dikilen kadına, "Kimsin sen?" diye tısladı, ama sesinin titrediğini fark etti. Bu da onun daha çok acizmiş gibi görünmesine sebep oldu.

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin