48.Bölüm ❄ Yuva

2.6K 278 19
                                    

Bağladıkları atları çözdüler. Alina ayağını, atın üzengisine koydu ve kendini atın sırtına yerleştirdi. Ayaklarıyla at dürttükten sonra dizginlerini çekip Kyron ile Lissa'nın arkasından gitmeye başladı. Ama çok geç olmadan onlara yetişebildi.

Soğuk Orman'dan çıktıktan sonra kendilerini yola attılar. Yol, taşlarla kaplıydı. Biraz ileride ise saray vardı. Şimdi ise veda etme vaktiydi.

Durdular. Kyron ile Alina, atlarından indi. Lissa inmek için hazırlandı ama vazgeçmiş gibi göründü.

Kyron'un gözleri tuhaf bakıyordu. Maviliğindeki harlı parlaklık sönmüştü, daha çok kadife gibiydi. Pürüzsüz ama teessürlü... Dişleri birbirine kilitlenmişti ve kaşları hafifçe kalkmıştı.

Alina'nın gözleri doldu ama bir şey demeden gülümsedi. Başını hafifçe eğip ona baktı. Gökyüzü, ışığını yavaşça kaybediyordu. Yağmur yağacak gibi bir hava vardı ve bulutlar güneşi örtmüştü.

"Teşekkür ederim," diye fısıldadı. Sesi yalnızca bu kadar çıkabilmişti.

"Niçin?" diye sordu Kyron. "Hayatını berbat ettiğim için mi?"

"Bana güzel deneyimler yaşattığın için."

"Güzel?" Kyron sanki kendini suçluyor gibiydi. Alaycıydı. "Kabul et, hiçbiri güzel değildi."

Alina, Kyron'un cebine soktuğu elini alıp avucunun içiyle kavradı. Eli, Alina'nınkinin aksine sıcaktı. "Olsun," dedi ve omuz silkti. "Sizi sevdim, her ne olursa olsun."

Lissa'ya bakmak için döndüğünde, Lissa'nın çoktan gitmekte olduğunu fark etti. Şaşırdı çünkü veda bile edememişlerdi. Soru sorar gözlerle Kyron'a baktı.

Kyron, "Vedaları sevmez," diye mırıldandı.

Alina anlayışla başını salladı. "Sorun değil." Kyron'un elini gevşetmeye başladı. "Sen sever misin?" İç çekti ve, "Vedaları," diye ekledi.

"Kim sever ki?"

Alina yarım ağızla gülümsedi. "Gitsem iyi olacak."

Kyron bakışlarını kaçırdı ve gözkapaklarını kapattı. Solukları biraz hızlanmıştı.

"Senden hoşlanmıştım," dedi Alina. "Senden hoşlanıyorum." Ve bunun doğru olduğunu fark etti. Ondan hoşlanmıştı. Gerçek manada. "Kaybetmekten korkmuştum. Bilmiyorum. Şimdi seni bırakmak biraz acı verse de bir süre sonra geçer. Seninki de geçecek, eminim. Tabii veriyorsa."

Kyron gözlerini açtı ve ifadesiz olmaya çalışarak ona baktı.

"Karşına daha iyi insanlar çıkacak. Ayrıca son zamanlarda öğrendiğim bir şey varsa da sevdiğim insanların gitmesine izin vermeliyim. Sevmek, kalmaktır. Beni sevmiyorsun, ben seni seviyorum ve sana daha fazla acı çektirmemek için sana izin vermeliyim, Alina."

"Alina, sus artık," diye fısıldadı. "Sus..."

Alina dudağını ısırdı. Ona sarılmak için yaklaştı ama Kyron kendini geri çekti. Bu hareketi, midesine ve kalbine ağır ve sancılı bir yük bindirse de ses etmeden ona bakmaya devam etti. Zihninde bir yerlerde, sanki derisine sert kırbaçlar yiyormuş da saklanıyormuş gibi acı çeken biri vardı.

Havada kalmış kollarını aşağıya indirdi ve masumca baktı. Aralarında derin bir sessizlik oluştu. Bu sessizlik sanki yangının ortasındaki ölümcüllüktü.

Alina, mavi gözlerini son kez Kyron'a çevirdi ve yüzünü taradı. Saçları her zamankinden daha uzundu ve sakalları da uzamıştı. Dudakları aynı dolgunlukta, gözleri aynı bakış içerisindeydi. Yakışıklı bir adamdı, bunun farkında değildi. Ama Alina biliyordu, hazırlanıp saraya gelse, onu isteyen bir sürü kadın olabilirdi. Ama bunu Alina istemiyordu.

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin