50.Bölüm ❄ FİNAL

6.3K 395 114
                                    

Yemek salonu pek de sessiz sayılmazdı.

Alina bu sabah, kahvaltısını odasında değil de, yemek salonunda yapmayı tercih etmişti. Bu, çoktandır tercih etmediği bir şeydi ve görmeyeli bir şey de değişmiş değildi.

Sandalye gıcırtılarına, yemek tabaklarının, kaşıkların ve çatalların tiz şakırtısı eşlik ediyordu. İnsanlar çene çalıyor, dedikodudan dolayı yemek yemeyi bile unutuyorlardı.

Alina sıkılmış bir halde gözlerini devirip yanında oturan Kesie'ye yumuşakça baktı. "İnsanlar bu enerjiyi nereden buluyor, Tanrı aşkına?" Tabağındaki, didik didik ettiği balığın bir parçasını çatalına taktıktan sonra ağzına attı.

Kesie'nin yüzüne, güneşin parlak ışığı vuruyordu. Şarabından koca bir yudum aldı. "Bilmiyorum," dedi. Tiksintiyle topluluğa baktı. "Duydun mu? Finera ile Lorac evlenecekmiş."

Alina yüzünü buruşturdu. Finera'yı tanıyor olsa da, Lorac'ı pek tanıyor sayılmazdı ama adını duymuştu. Bir soyluydu. Bu habere şaşırmış gibi yaptı. "Gerçekten mi? Kimden duydun?"

Kesie, "Yanımda oturan şu paçavralardan," diye fısıldadı biraz yaklaşarak. "Lorac adına üzüldüm çünkü Finera'nın ne kadar şirret bir kız olduğunu henüz bilmiyor olmalı."

"Finera öyle biri mi? Birkaç kez konuştuk, bana hiç öyle biri gibi gelmedi."

"Elbette sana öyle davranmaz, sen kralın kızısın, unuttun mu?"

Alina, Kesie'ye ifadesiz bir suratla baktı. "Tabii, doğru. İnsanlar benimle beraberken yapmacıklarını kullanmak zorunda kalıyorlar." Omuz silkti ve doyduğunu belli edercesine tabağını biraz ileriye itti. Gül şarabı dolu kadehini parmaklarının arasında tutarak etrafı incelemeye başladı, ama tatsız şarabından birkaç yudum almakla yetindi. Şu sıralar canı pek de bir şey istemiyordu.

"Çünkü senden korkuyorlar," diye cevapladı Alina'yı, Kesie.

"Şu ana kadar yapabildiğim hiçbir şey olmamasına rağmen benden korkabilmeleri ne saçma. Bence benden değil, babamdan korkuyorlar."

"Evet," dedi Kesie. "Bir bakıma ve daha büyük bir ihtimal, evet..."

Kesie'nin buna onay vermesini beklediğinden, hiç şaşırmadı Alina.

"Ah, Alina," dedi Kesie tıkınırken. "Asık suratlı, kızgın ve yorgun bir ihtiyar gibi davranmayı kes. Neden böyle olduğunu anlayamıyorum."

Ama Alina çok iyi anlayabiliyordu. Sadece gerçeği kabullenmekte zorluk çekiyordu. Yapmacık da olsa gülümsedi. "Haklısın," diye mırıldandı. "Sadece biraz başım ağrıyor, o kadar." Şimdilerde, yalan söyleme konusunda tam bir ustaya dönüşmüştü.

"Cidden mi?" diye endişeyle sordu Kesie. "Hizmetçilere söyleyeyim, sana güzel bir ıhlamur getirsinler."

Ihlamur, bu sıcak havada onun içini yakmaktan başka bir şey yapmazdı.

Alina tam onu durduracakken, Kesie'nin hizmetçiye bir şey söylemesiyle geç olduğunu anladı. İç çekerek masaya bakmayı sürdürdü.

"Az sonra güzel ıhlamurun burada olacak," dedi Kesie hevesle. O da Alina'yı etkileyip onunla yakın arkadaş olmak isteyen kızlardan biriydi.

Alina, "Teşekkürler, Kesie. Ama ben gitmeliyim," dedi ve kalkmak için hazırlanmaya başladı.

Kesie kaşlarını çatarak, alınmışçasına baktı. "Ama... ıhlamur?"

"Ihlamuru belki başka bir zaman, beraber içebiliriz. Ne dersin?"

Kesie'nin dudaklarında gülümseme belirdi. Kestane rengi dalgalı saçlarının bir tutamıyla oynamaya başladı. "Olur," dedi kelimesini uzatarak. "Ama beraber."

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin