30.Bölüm ❄ Kıyafet Hırsızları

4.4K 322 53
                                    


Bir adam, Alina'ya doğru hızlı adımlarla yaklaştı ve onu kollarından nazikçe tuttu, sanki zarar vermek istemiyor ya da vermekten korkuyormuş gibiydi. Ki bunda haklıydı da. Karşısında koskoca kral ve kraliçenin kızı, tahtın vârislerinden biri duruyordu.

Alina ne yapacağını bilemez halde adamın endişeli bakan kahverengi gözlerine ve Alina'ya gerçekten de yardım etmek istediğini ele veren esmer yüzünde suratında bakışlarını gezdirdi. Donup kalmıştı. Kuzeyin dağlarına yağan kar kadar soğuk, donuk hissediyordu. Ne söyleyeceğini ya da ne yapacağını hiç ama hiç bilmiyordu. Kyronlara yardım etmek istiyordu, fakat bir yanı onların bu adamlardan kolaylıkla kurtulacağını söylüyordu.

"Prensesim," diyerek hafifçe onu çekiştirdi adam. "Sizi kurtaracağım."

Alina buna gülmemek için kendini zor tuttu. Kendini tutamadı ve buna inanmazlıkla, mavi gözlerindeki alayla esmer adama baktı. Ardından gözlerini Kyronlara ve etrafını çember halinde sarmış kılıçlı adamlara çevirdi. Eğer şimdi bu kılıçlı adamlar Kyron'u, Lissa'yı, Alma'yı ve Maris'i öldürürse Alina, Vivian Kurtlarından intikam alamazdı. Yani annesi öylece yem olduğuyla kalırdı. Bunun yanı sıra... onların, özellikle de Kyron'un ölmesini istemiyordu.

Bir çıta kadar hızlı atan kalbine isyan savurduktan sonra kolunu, onu sürekli çekiştirip götürmeye çalışan adamın elinden güçlükle savarak kurtardı. Bir konuşmaya hazırlanırcasına boğazını temizleyince herkes ona bakmaya başladı.

"Ben, Prenses Alina Myrina Rule'yim ve buraya kendi isteğimle geldim. Şimdi o kılıçlarınızı kaldırın!" dedi sert bir sesle. Normalde fazla emir vermezdi ama şimdi emir vermek zorundaydı. Onları kurtarmak için.

İnsanlardan fısıltılar yükseldi, birbiriyle bakıştılar. Ama bu konudan alakasız meraklı insanlar, Alina'nın umurunda değildi. Bu yüzden gözlerini Kyronların etrafını saran silahlı adamlara, Maris'in önünde duran ama bir elinin hâlâ Maris'in yakasında olduğu Kyron'a, Lissa'ya ve Alma'ya odakladı.

Kılıçlı adamlar kılıçlarını yavaşça çekip kınlarına koymaya hazırlanırken, Alina huzursuzluk ile, içinde tuttuğu soluğunu verdi, göğsü indi. Ama bu soluğunu, Kyron'un bir adama yumruk atması ile tekrar tutmak zorunda kaldı. Parmak uçlarına kadar gerildi; ne yaptıklarını anlayamasa da onları usulca izlemeye koyuldu.

Maris karşısındaki adama tekme tokat girerken Lissa, Kyron'a baktı. Sanki gözleri konuştu. Lissa yutkundu ve başını onaylarcasına salladı. Ardından kılıcını çıkartıp bir adamın kafasını gövdesinde ayırdı.

Kyron, iki adamı birbirine çarptıktan sonra kılıcını içlerinden geçirdi. Sol taraftaki ölmemiş olacaktı ki, başını burktu ve ölmesini sağladı. Etraftakiler şok olmuş ve korkmuş bir vaziyette, aniden çıkan kargaşaya bakıyordu. Alina'nın ise eli ayağı kalkmıyordu, hatta parmak eklemleri birbirinden ayrılmış gibiydi, hafifçe titriyorlardı. Dudakları şok ve korku ile hafifçe açılmış, büyümüş gözleri yalnızca Kyron'a odaklanmıştı. Çığlık atmamak için kendini tutması gerekiyordu.

Adamlar, indirdiği kılıçlarını çıkartmıştı. Yine de sadece dört kişinin yirmi silahlı adamla dövüşmesi ve kazanmaya yüz tutması olağanüstüydü.

Alina zaten adamların çekilmesini sağlamıştı. Neden buna rağmen Kyron'un ve diğerlerinin onlara saldırdıklarını anlayamamıştı. Aptal olduklarını geçirdi içinden. Umarım mantıklı bir sebepleri vardır, diye düşündü. Ve umarım dönüşmezler...

Kyron bir adama muazzam bir tekme çakarken, kemerindeki kından sivri uçlu kılıcını çıkardı. Tekme attığı adamı çok seri hareketler ile yere yatırıp ayağıyla karnına vururken, adamın ağzından kan fışkırdı. Alina'nın yüzü, bu görüntüyle beraber buruştu.

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin