8.Bölüm ❄ Kaçma Girişimi

7.7K 655 88
                                    

Kyron, kraliçeye ve krala gülümsedi. Tekrar ufakça bir reverans yaparken, "Majesteleri," diye mırıldandı.

"Seni buraya çağırma sebebim..."

Kyron, Kraliçe Evelyn'in sözlerini kesti: "Biliyorum, majesteleri. Kızınız."

"Ah, evet." Kraliçe, elini alnına koydu. "Nasıl öğrendin?"

"Bu kötü havadis yalnızca saraya değil, tüm şehre yayılmış durumda. Duymamak imkânsız ve beni, kızınız için buraya çağırdığınız bariz."

"Evet, evet," dedi kadın anlayışlı bir ses tonuyla. Ardından gözlerini kısarak, dikkatle adama baktı. "Kızımı bulabileceğini düşünüyor musun? Alina Myrina Rule'u."

Kyron da bir anda, kraliçe gibi ciddileşti. "Bilmiyorum, majesteleri. Elimden geleni-"

Kral Surtlas aniden ayağa kalktı. "Elinden gelenin daha fazlasını yapmak zorundasın!" diye kükredi.

Kyron'un duruşu sabitti. Bu bağırmayla beraber yüzündeki tek bir mimik bile oynamadı. Kız ondaydı ve onu vermeye de hiç niyeti yoktu.

Kraliçe Evelyn, Surtlas tekrar yerine otururken çenesini kaldırdı. "Onu bul," diye emir verdi yeni bilenmiş bıçak kadar keskin bir ses tonuyla. "Eğer onu bulursan, sana çuvallarca altın vereceğim. Başka izciler de var ama ben sana güveniyorum."

Kyron henüz ne yapacağını bilmiyordu ama bir yolunu bulacaktı. Her zaman bir yolunu bulurdu.

Evelyn devam etti: "Onu kaçıran kadının, uzun boylu, sarı saçlı ve çilli bir kadın olduğu söyleniyor. Mavi gözlerinin olduğunu duydum. Çoğu kadından daha uzunmuş ve üzerinde kahverengi bir elbise varmış. Bu bilgi belki işine yarar, izci. Sana güveniyorum, bunu yapacağını, kızımı bulacağını biliyorum. Onu ararken, gelişmeleri tek tek bize haberdar et lütfen. En ufak bir şeyi bile."

Çok beklersin, diye düşündü Kyron, ama bunu dışına yansıtmadı. "Yardımcı olacak, efendim. Onu bulmak için her şeyi yapacağım."

Kraliçe onu eliyle savarken, Kyron tekrar reverans yaptı ve taht odasından çıkmak için, arkasındaki saray muhafızlarıyla beraber ilerledi. Debdebeli büyük salona girerken, aklında hep olan ve asla değişmeyeceğini düşündüğü tek bir düşünce vardı: O kızı, Alina'yı kimseye vermeyecekti. Gitmesine izin vermeyecekti, çünkü yirmi iki yıllık hayatında ilk defa birine karşı böyle şeyler hissediyordu ve bu hissin ne anlama geldiğini gerçekten bilmiyordu.


Alina, "Tuvalete gitmeye ihtiyacım var!" diye bağırdı ve birinin gelmesini bekledi. Odaya Lissa girdiğinde ona dik dik baktı. Ondan korkmuyordu. Buradakilerin hiçbirinden korkmuyordu. Yalnızca dönüştükleri şeyden ve olanlardan korkuyordu.

"Tuvalete mi gideceksin?" diye sordu kadın, kötü bakan gözlerini Alina'ya çevirirken.

"Evet. Bence bunu istemem çok normal."

Lissa derin bir iç çektikten sonra Alina'ya doğru yaklaştı ve onun bileğindeki kelepçeyi açmaya başladı. "Sakın bir delilik yapayım deme. Çünkü kaybeden sen olursun."

Alina gözlerini devirdi. Delilik yapmak onun işiydi. "Hayır, yapmayacağım," diye yalan söyledi. Şimdilik, fırtına öncesi sessizliğini koruyordu.

Kelepçeden ve onu bağlayan zincirden kurtulan bileğini esnetmek istercesine sağa ve sola çevirdi. Kelepçesiz olmak gerçekten muazzamdı. Ama bu mutluluk, birkaç saniye sonra yaralı bileğinde hissettiği kuvvetli bir baskıyla beraber son buldu. Lissa onun bileğini sıkarken, elini ondan kurtarmaya çalıştı. "Ne yapıyorsun?"

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin