18.Bölüm ❄ Utanç

5.5K 608 85
                                    

Okuyan az kişi var, kabul, ama yine de okuyanlar var. Öyle okuyup geçmeniz üzüyor... Birkaç kişi hariç yorum yapan yok. En azından birkaç yorum yapın, vote verin çünkü kendi kendime yazıyormuş gibi hissediyorum :/

Alina Myrina sabah uyandığında karmakarışıktı. Sabahın henüz aydınlanmamış saatinde kalkmak, onun istediği bir şey değildi ancak buna engel olamamıştı. Pencereden sızan güneş ışığı, odayı yeterince aydınlatmıyordu. Kar lapa lapa yağmaya devam ediyor, bu sayede de Alina kıştan nefret ediyordu. 

Lissa hâlâ uyuyordu. Rüyasında bir şeyler görüyor olsa gerek ki bazen bir şeyler mırıldanıyordu. Bu mırıldanmaları Alina çok fazla anlamıyordu. Zaten anlasa da umurunda değildi.

Yanında yatan Kyron da uyuyordu. Alina yüzünü çevirip ona baktığında nefes alış verişi hızlandı. Yüzü ona dönüktü. Kumrala çalan açık kahverengi, dalgalı saçları dağılmıştı. Saçlarından daha açık renkte olan kirli sakalları çenesini çevreliyordu. İnce gözkapakları, mavi gözlerini örtüyordu.

Gece Kyron onu öpmüştü ve bunu sonlandıran kişi de o olmuştu. Alina onun öpüşünü reddetmemiş, hatta karşılık bile vermişti. Bu, kendisinden nefret etmek için harika bir sebepti. Ama daha kötü olansa, gece onu daha fazla istemesiydi. Eğer Kyron gece bunu sonlandırmasaydı, Alina kendisi sonlandırır mıydı, bundan emin değildi.

Her şey aklını karıştırıyordu. Kendi davranışları bile. Artık kendini tanımakta güçlük çekiyordu.

Bakışlarını Kyron'un dudaklarına yönlendirdi. Üst dudağına nazaran daha kalın olan muhteşem alt dudağını dün gece dişlerinin arasında hissetmişti. Bu neden bu kadar garip hissettiriyordu? Bunun berbat hissettirmesi gerekmez miydi? Sonuçta Kyron onu ailesinden koparıp esir bırakan bir adamdı ve ondan nefret etmesi gerekiyordu. Aslında evet, ondan nefret ediyordu ama onu öpmek, o kadar da berbat hissettirmemişti.

Yumruklarını sıktı, tırnaklarını avcuna sertçe geçirdi ve dişlerini sıkıp kendi kendine öfkeli soluklar alıp verdi. Ciğerlerine oksijen değil de, pis ve etkili bir zehir soluyormuş gibiydi. Utanıyordu. Utanmaktan hoşlanmıyordu. Ki zaten kolay kolay da utanmazdı. Ağabeyi Ogufer bu konuda ona çok şey öğretmişti. Ama yine de bastıramadığı bazı insancıl duyguları gün yüzüne vuruyor ve onu delirtiyordu.

Biraz suyun altında kalmak, temizlenmek istiyordu. Bunun için bile Kyron'dan izin almak sinirlerini yıpratıyordu. Soğuk havaya rağmen vücudunu ateş bastı. Bu kelepçelerden kurtulmak, özgürlüğüne kavuşmak istiyordu.

Yatakta sessizce doğruldu ve kelepçenin anahtarını bulmak için birkaç saniye düşündü. Bakışlarını Kyron'un cüppesi üzerinde gezdirdi. Onu uyandırır mıydı? En azından şansını denemekte fayda vardı. Ne kaybedebilirdi ki?

Ellerini onun siyah cüppesinin cebine yönlendirdi. Eliyle cebini karıştırdı ancak birkaç bozuk woldov'dan başka hiçbir şey bulamadı. Kendi kendine içinden küfrederken diğer cebine baktı. Bu seferkinde deri harita ve yine birkaç bozuk woldov vardı.

Cüppenin içindeki cepler? Büyük ihtimalle oradaydı. İç çektikten sonra dişlerini sıktı. Ardından ince parmaklarını onun düğmelerine yöneltti. Bir tane düğmeyi açtı, diğerini açmaya yeltenirken Kyron'un gözleri aniden açıldı ve demir gibi, soğuk ve güçlü eli, onun bileğini tutarak durdurdu.

Alina ona şaşkınlıkla bakarken yine bir yenilgi duygusu tüm zihnini ihtilalı altına alıp hayal kırıklığını kışkırttı. Bileğini onun elinden kurtarmaya çalışırken onu diğer eliyle omzundan ittirdi, Kyron sendeledi.

"Ne yapıyorsun?" diye sordu Kyron, uykudan hızla ayılmış bir biçimde. Hayretle ona bakıyordu. Kaşlarının çatıklığı daha da derinleşirken Alina'nın bileğini serbest bıraktı.

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin