13.Bölüm ❄ Kırgınlık

6.8K 551 74
                                    

Kyron yere çökerken Alina'nın içine anlamsız bir endişe ve korku doldu. Vurulduğu için mutlu olması gerekmez miydi? Ah, hayır, o kadar da vicdansız olamazdı. İçindeki korku, zihnini bir fare gibi kemiriyordu.

Kyron'un onu bırakmasını sağladı ve dikkatle Kyron'a baktı. Soluk soluğaydı. Alina ne yapacağını bilmiyordu. Beyni sanki durmuştu. Eli ayağına dolaşıyor, yutkunamıyordu.

"İ-iyi misin?" diye sordu korkuyla.

Kyron, "Harikayım," dedi. Acı içinde olduğu, nefesine ve ses tonuna da yansıyordu.

Tamam, şimdi Alina'nın tek yapması gereken sakin olmak ve yaranın derecesine bakmaktı.

Neden sakin olamıyordu?

Kyron'a bağlı olan kelepçeyi çekiştirdi. O sırada, hızla insana dönüşen Lissa'yı gördü. Kızın zayıf, çıplak bedeni ağabeyine doğru koştu.

"Tanrım, Tanrım," diye sayıkladı Lissa. O da en az Alina kadar telaşlıydı. "Dur, ağabey, sakın hareket etme."

Kyron başını salladı. Zemheriye benzer soğuğa rağmen alnından boncuk boncuk ter dökülüyordu.

Lissa, Kyron'un üzerindeki kürkü sıyırdı ve yere attı. Ardından onun siyah cüppesini, altın rengi düğmelerini çözmeden son güçle çıkardı. Kyron'un üzeri kıyafetsiz kalınca Alina ona baktı. Kalbi hızla atıyordu çünkü karın boşluğuna hafifçe saplanmış ok ve kan vardı. Gözlerini kıstırarak baktığında, tam olarak saplanmadığını, derisini geçtiğini fark etti.

Lissa oku ve yarayı inceledi. "Tanrı'ya şükür," dedi elini alnına koyarak. "Derin değil, ölmeyeceksin, ağabey."

"Lissa," dedi Kyron, acı ile soluklanırken. "Oku çıkar."

"Dur." Alina'nın bunu demesiyle, ikisinin başı da ona döndü. "Öylece çıkartacak mısın?"

Lissa kaşlarını çattı ve ona tuhaf tuhaf baktı. "Daha nasıl çıkartabilirim?"

İşte bunu Alina bilmiyordu. Ama Kyron'un ölmemesini istiyordu. Lissa, ölmeyeceğini söylediğinde onu rahatlık basmıştı. Tanrı adına, ölmeyeceğini söyleyince gerilmesi gerekmez miydi? Sürekli kendine sorular soruyordu ve onu asıl geren şey, bu soruları cevaplayamamaktı.

Lissa oku tuttu. Kyron gözlerini yumdu. Alina da bunu yaptı, neden yaptığını bilmiyordu ama bunu görmeye dayanamazdı. Kan ile arası pek de iyi değildi. Kyron'un boğuk inlemesini duyduğunda yutkundu.

Gözlerini açıp oraya baktı. Lissa, Kyron'un teninden oku çıkarmıştı. Gördüğüne göre derin değildi. Sıyrık bile denilebilirdi. Yalnızca derisini yarmıştı ama buna rağmen berbat bir görüntü olduğu kesindi.

Lissa, onun karnına pansuman yapmaya başladı. Yani eldeki imkânlarla... Pansuman bile denemezdi. Ve şimdi Alina merak ediyordu; ne olacaktı? Kyron bu şekilde at sırtında gidebilecek miydi?

"İyi misin?" diye tekrarladı, biraz çekinerek. Şu an kelepçe olmasaydı kaçabilirdi ancak elinde böyle bir imkân yoktu.

"İyiyim," dedi Kyron, kelepçesiz elini yaranın üzerine koyarken.

"Eğer beni kaçırmasaydınız şu an yaralı olmazdın."

Kyron göz devirdi. "Yaralanmaya alıştım. Ayrıca pişman değilim."

"Ağabey, kalkabilecek misin?" diye sordu Lissa. Elini ona verdi ve tutunmasını sağladı.

"Kalkarım." Kyron kalktı, bu sırada yüzü ve kollarındaki kaslar kasıldı. Beze bağlanmış yarasındaki kan akışı durmuştu. Lissa iyi bir iş çıkarmıştı.

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin