31.Bölüm ❄ Balo

3.7K 306 33
                                    


Birkaç dakika yürüdükten sonra karanlık bir dehliz buldular. Giyinmek için iyi bir yerdi. Üstü kapalı olduğu için yerde çok fazla kar da yoktu. Ama bu, buz kadar soğuk olmasına engel değildi.

Alina arkasına döndü. Tuniğinin uçlarından tuttu, tam yukarıya çekecekti ki, arkasında hissettiği hareketle başını çevirdi. Kyron, Alma'nın omuzlarından tutup Alina'nın önüne koymuştu. Bu sayede Alina görünmezdi.

Alina göz devirdi. "Alma'yı bu kadar seyretmek istediğini bilmiyordum," dedi alayla.

Alma sevimli bir şekilde kıkırdadı.

Kyron, "Biz kardeşiz. Öz olmasa da," dedi. "Ama sen bizim kardeşimiz değilsin ve burada seni gözleriyle bile yiyip bitirebilecek birilerini tanıyorum." Mavi gözlerini, Maris'in üzerinde imayla gezdirdi.

Maris, tüm bunları hiç de umursamış gibi değildi. Ancak birkaç saniye sonra, Kyron'un rahatsız edici bakışlarından bıkmış olacaktı ki, "Sevgiline bakmayacağım, tamam mı? Bir sapık değilim," dedi.

Alina'nın beyninde bir şimşek çaktı. Yüzünü buruşturarak, "Biz sevgili değiliz!" dedi.

Maris omuz silkti. "Pekâlâ."

Alina tuniğini çıkardığında, soğuk rüzgâr çıplak göğsünde ve karnında dolaştı. Kimse ona bakamıyordu ama o yine de anlamsız bir biçimde utanıyordu.

Göz ucuyla onlara baktığında, günlerdir incelemekten ve şimdi kıyafetsiz vücutlarını gördüğünde doğan tespiti aklına yerleşti. Onların türünün kadınları daha uzun olmasının yanı sıra daha az kıvrımlılardı. Göğüsleri daha küçük, belleri daha kalındı. Güçlü oldukları, hafifçe kaslı bedenlerinden de belli oluyordu. Ama yine de güzel görünüyorlardı.

Lissa epey zayıftı, kaburgaları ve kasık kemiği epeyce belirgindi. Alma'nın kilosu ise Alina'ya yaklaşıyordu ama ondan daha uzun olduğundan dolayı daha ince görünüyordu. Alina da buraya geldi geleli epey zayıflamıştı. Onlar kadar kası yoktu. Ama en azından göğüsleri ve kalçası onlardan daha dolgun, beli daha inceydi. Galiba bunu daha iyi sayması gerekiyordu.

Gözlerini Maris ile Kyron'a çevirdi. Bu türün erkekleri de normal erkeklerden daha kaslı, daha uzundu. Bunu zaten biliyordu. Ve galiba bu türün hiçbir insanı çirkin değildi. Hepsinin güzellikleri yarışırdı.

Kyron pantolonunu çıkarmamıştı. Deri pantolonunun arka diz tarafında biraz çamur vardı. Bunları nasıl kapatacak, diye düşünürken, baldırlarına kadar uzanan siyah, yepyeni ve kalitesi kumaşından belli olan bir cüppeyle ayaklarına kadar uzanan kara bir pelerin giydi. Dalgalı saçlarını, kemikli parmaklarıyla karıştırdı. Tanrı aşkına, o çok harikaydı.

Alma üzerine lacivert, parlak elbiseyi geçirirken, "Hadi, giyin Alina. Bizi öylece izlemeyi bırak," diye fısıldadı. Korsesini sıktığında beli inceldi.

Alina bir an giyinmeyi unutmuştu. Kendi kendine güldü. Başını, onaylarcasına salladı ve pantolonunu da çıkardı. Ardından Alma'nın yardımı ile açık mavi elbisenin içine girdi. Elbisenin korsesi yoktu ama korseli gibi görünen güzel kurdeleleri vardı. Tüllü ve hafifçe parıltı serpilmiş eteği kabarıktı; perişan olmuş çizmelerini kapatabiliyordu. Derin bir göğüs dekoltesi vardı. Eteğiyle uyumlu kolları, bileklerine kadar uzanıyordu. Ama yine de üşümesi kaçınılmazdı.

Alma, kadife ve samur postundan yapılmış pelerini tuttu ve Alina'ya nazikçe giydirdi. Alina elbisenin içinde kıpraştı. Bu elbiseleri, annesinin zorlamasıyla terzilerin aldıkları ölçüleri ne kadar özlediğini fark etti. Parmak uçlarını fevkalade elbisenin dokusunda gezdirdi ve onun içinde olduğu zamanın tadını çıkarmaya çalıştı.

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin