17.Bölüm ❄ Büyük Ölüm

4.1K 368 25
                                    

Kraliçe Evelyn, nedimeleri ve muhafızlarıyla beraber biraz dışarıda gezmek için çimenlikte yol aldı. Altın rengi ip işlemeli kabarık elbiseleri, kızı kaybolduğundan beri daha özensizdi, parlak sarı saçları daha salıktı ve mavi gözlerinin gözaltları daha koyu renkliydi.

Gözlerini yıldızlara çevirdi. "Tanrım," dedikten sonra ellerini bir Çarşamba gecesinin verdiği karanlığa açtı. "Lütfen... Lütfen kızımın ruhu bu kayan kuyrukluyıldızlardan biri olmasın. Sana kavuşmak için çok erken. Tanrım, lütfen onu henüz yanına alma." Dudakları zoraki bir şekilde kıvrıldı. "Eğer yaşıyorsa lütfen onu güvende tut."

Buna karşılık bir kuyrukluyıldız gökyüzünden geçti. Rüzgâr uğuldadı.

Kraliçenin nedimesi olan Dindar lakaplı Anaël, başını Evelyn'e çevirdi ve ona gülümsedi. "Yüce Tanrı sizin isteğinize kulak verecektir, kraliçem. Tanrı'nın sizi sevdiğinden eminim."

"Öyle mi dersin?" diye sordu Evelyn, hâlâ gökyüzüne bakarken.

Dindar Anaël, "Elbette, kraliçem, kızınızın ruhunun kuyrukluyıldızlardan birine ait olmadığına eminim. Bu belki de yıllar sonra gerçekleşecek. Prenses bence güvende," dedi güven verici bir ses tonuyla.

Dindar Anaël, Evelyn'in beş senelik nedimesiydi. Aslında nedimeden çok arkadaş gibilerdi. Evelyn, Dindar Anaël'ı seviyordu; bir nedime olarak değil de, daha çok bir sırdaş olarak.

Saray dışına çıkmışlardı. Surtlas da, Evelyn de bunu sık sık yapardı.

"Bilmiyorum, Anaël, şu sıralar hiçbir şeyden emin değilim." Önünü fazla göremediği için meşaleyi tutan muhafızı zümrüt yüzüklü parmağıyla biraz yaklaşması için yönlendirdi.

"Kraliçem," dedi Dindar Anaël. "Artık gitsek mi? Çok geç oldu, başınıza bir iş gelmesini istemem."

Evelyn daha çok kalmak istiyordu ama nedimesinin haklı olduğunu bildiğinden dolayı başını salladı. Adımlarını arkaya yönlendirdiğinde nedimesi ve iki muhafızı bir kukla gibi onun peşinden gelmeye başladılar.

"Eğer kızıma bir şey olursa, bunun sorumlusu olan herkesin kellesini tek tek ipe dizdireceğim."

Dindar Anaël gülümsedi. "Tabii ki de efendim. Tam yerinde bir karar. Tanrı'nın da bu kararı seveceğine eminim."

"Duyuyor musun, Anaël?" dedi Evelyn, işaret parmağıyla rastgele bir yeri göstererek. "Rüzgârın sesini duyuyor musun?"

Dindar Anaël anlamazlıkla ona baktı ama başını onaylarcasına salladı. "Evet, rüzgârın, Tanrı'nın sesini duyuyorum, efendim."

"İşte bu rüzgârın sesine hasret bırakacağım onları." Derin bir iç çekti. "Tanrı'ya. Tanrı'nın sesine."

Lordenda'da, rüzgârın sesinin Tanrı'nın sesi olduğuna inanılırdı. Her kuyrukluyıldız kaydığında, Tanrı'nın sevdiği bir kulun öldüğünü söylerdi rahibeler ve papazlar. O zaman ölen kişinin ruhu, o kuyrukluyıldızlardan birine ait olurdu.

Evelyn, kurt kükreme sesini işitti.

"Efendim," dedi Dindar Anaël endişeyle. "Sesi siz de duydunuz mu?"

Evelyn gözlerini yumdu. "Tanrı'nın çağrısı, Anaël, korkma."

"Efendim, gitmeliyiz."

Evelyn muhafızına baktı. "İyi, gidelim." Kadının yüz ifadesi, muhafıza ve nedimeye göre fazla durgundu. Kızı kaybolduğundan beri hissettikleri şey bambaşkaydı.

"Kraliçem," dedi muhafız. "Daha hızlı olmalıyız. Duymuyor musunuz? Kurt sesi yükseliyor."

Evelyn derin bir nefes aldı. Adımlarını biraz olsun hızlandırdı. İçine çoktandır hissetmediği bir panik dalgası yayıldı.

Ve arkasında... tam arkasında, kurdun ürkünç kükremesini duydu.

Durdu ve sertçe yutkundu. Muhafızlarının kılıç çekişini işitti. Evelyn durduğu yerden hafifçe başını çevirdi. Kahverengi Vivian kurtları.

Arkasında bir tane vardı. Ama sınırlı sayıda değildi. Dolunay yaklaşıyordu ve kurtların kavgaya, ete aç olduğu zaman geliyordu. Vivian kurtları tek tek değil, sürü halinde gelmişti.

Evelyn çığlık atmamak için kendini zor tuttu. Muhafızları onun bileğini tuttu ve ardından arkasına çekti. Dindar Anaël de Evelyn'in birkaç adım önünde, ama muhafızların arkasında duruyordu.

Sağdaki muhafız, "Dindar Anaël," dedi endişeli ama donuk bir sesle. "Majestelerini alıp git."

Dindar Anaël korkudan nefes nefese başını salladı ve Evelyn'in bileğinden tutup onu nazikçe çekiştirdi. Evelyn kendini ölümün kıyısında hissediyordu. Şimdi anlıyordu ki insan, ölümün her ne kadar kolay olduğunu iddia etse de, ölümün kokusunu aldığında kolay olmadığını anlıyordu. Ve şu an deli gibi korkuyordu.

Vivian kurtlarıyla muhafızlar dövüşürken, kurtların kazandığı, adamların çığlıklarından barizdi. Zırhlarını kuşanmışlardı ancak Vivian kurtlarının dişlerine zırhların bile dayanamayacağı herkes tarafından bilinirdi.

Son hızla nedimesi ile koşmaya başladı. Ağzından büyük bir çığlık kopardı. Arkasına göz ucuyla baktığında, sevdiği muhafızın kolunun koptuğunu, yere oluk oluk kan boşaldığını gördü. Diğeri ölmüştü. Yaşayan muhafızın tek kolu gitse de diğer eliyle savaşmaya devam ediyordu.

Böyle bir ölümü göze alamazdı. Dindar Anaël ile beraber çığlık çığlığa koşturmaya devam etti. Bir kuyrukluyıldız kaymasıyla beraber, Evelyn diğer muhafızının öldüğünü tahmin etti. Göz ucuyla arkasına baktığında tahmininde yanılmamıştı. Birkaç aç yavru kurt, muhafızları yiyordu. Büyük kurtlar ise diğer yemekleri çıkarmak için Evelyn ile Dindar Anaël'ın peşinden gelmeye başlamıştı.

Soğuk elleri titredi ve yüreğini sarıp sarmalayan gerilim, onu karabasan gibi korkuttu. Birkaç kez tökezlese de ilerlemeye devam etti.

Yanından birinin kaybolması ve kulağını saran tiz çığlıkla beraber tüyleri ürperdi. Anaël.

Dindar Anaël ölüyordu ve Evelyn hiçbir şey yapamıyordu. Yüreği parçalandı. Genç kızın çığlıklarını duymaya devam etti. Sonunda çığlıkları bittiğinde Evelyn başını hafifçe arkaya çevirdi. Diğer kurtlar Anaël'ı bacağından ve karnından yemeye başlamıştı ancak bu, diğer kurdun Evelyn'in peşinden gelmesine engel olmamıştı.

Ayak bileğine saplanan bıçağımsı acıyla beraber durmak, yere düşmek zorunda kaldı. Çığlık attı, çığlığı tüm Cornia'yı inletti. Merhametten yoksun Vivian kurdu, Kraliçe Evelyn'in üzerine doğru yürümeye başladı. Pis patisini kadının karnının üzerine koydu. Evelyn kaçmaya çalıştı, parmaklarıyla yere hamleler yaptı ancak bu, tırnaklarını paramparça etmekten başka bir işe yaramıyordu.

Kurt, kadının omzunu ısırdı. Evelyn omzunda öyle bir acı hissetti ki, bu acıyı daha önce hiç yaşamamıştı. Ardından kurt, kadının çenesini ısırdı. Burnunu parçalarken Evelyn az sonra öleceğini biliyordu. Çığlık atamıyordu. Acı içindeydi ve kıvranamıyordu bile.

Ardından kurt, siyah burnuyla kadını iyice kokladıktan sonra dişlerini boğazına geçirdi. Evelyn, Tanrı'ya var gücüyle, son nefesleriyle dua etti.

Gözleri kapandı. Tanrı'nın ona vereceği sonsuz cennet için. 

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin