42.Bölüm ❄ Panzehir

2.8K 282 27
                                    

Alina kelepçelerinin kilidini zorla ve elleri titreye titreye de olsa açmayı başarmıştı. Ellerini açtıktan sonra, ayaklarındakini de kolaylıkla açtı.

İşte! Kyron'u kurtarıyordu. Lissa'yı kurtarıyordu.

Peki ya kendisi? Zehir içmişti, onu kim kurtaracaktı?

Galiba bunun bir çözümü yoktu. Daha şimdiden soğuk soğuk terliyor ve bedeni, dengesini kaybetmeye yüz tutuyordu.

Elinin tersiyle alnındaki terleri sildi. Çabucak Kyron'un yanına gitti. "Şimdi zincirlerini sökeceğim, kurtulacaksın," diye fısıldadı Alina, Kyron'a. 

Alina mayışıyordu, uykusu geliyordu ama uyursa, bir daha asla uyanamayacağının bilincindeydi.

Tam kendisini kaybetmek üzereyken, Kyron'un sesiyle kendine geldi. "Alina, Alina! Şimdi değil, beni çöz, buradan kurtulana kadar dayan. Seni kurtaracağım."

Hoş sesi zihninde yankılanıyordu. Kendine hafifçe tokat attıktan sonra ilk önce onu tasmasından kurtardı. Ardından ellerindeki kelepçeleri açmak için anahtarı oraya koydu.

"Zehri verdiler mi yoksa?" diye sordu Lissa endişeyle.

Kyron, "Evet," dedi çabucak. Elleri zincirlerden kurtulmuştu. Anahtarı Alina'dan alıp ayaklarındakini ve bacaklarındakini çözmeye başladı. "Zehrin ne kadar sürede etki edebileceği hakkında bir bilgin var mı?"

"Birkaç saat yaşar. Şimdi sadece hep uykusu gelir. Panzehirini biliyorum!"

İşte bu Alina'nın dikkatini çekmişti. Esnedikten sonra, "Panzehir mi?" diye sordu.

"Evet. İlk önce buradan bir kurtulalım."

Lissa tamamen umut vaat ediyordu.

"Balıkların olduğu varillerin içinde su var. Biraz iğrenç gelebilir ama o suyla yüzünü yıka. Uykunu kısa bir süreliğine açar. O cani babamı ve adamlarını öldürene kadar idare etsen iyi olur," diye devam etti. Kyron onun yanına gelmiş, onu zincirlerden ayırıyordu.

"Fıçıyı aç, içindeki biradan birazcık iç. Ayık kalmana yardımcı olur. Ölüm uykusuna yatmanı istemiyorum," diye ekledi.

Alina hızla varilin yanına gitti. Gözkapakları kapanıyordu ama bu duyguyu dizginlemek zorundaydı. Varilin kapağını açınca, bayat balık kokusu burnuna ulaştı. Yüzünü buruşturdu. Bu bile uykusunu biraz açmıştı.

İçindeki suyu avuçlayıp yüzüne fırlattı. Her ne kadar iğrenç ötesi kokulu bu şey yüzüne yayılsa da, ölmemek için buna katlanmak zorundaydı. Sonra hemen bir fıçıyı açtı; balık kokan eliyle birayı avuçlayıp sanki bir gölden su içer gibi balık kokusuyla karışmış birayı yudumladı. Pek iştah açıcı olduğu söylenemezdi.

Uyku isteği şimdi daha iyiydi. Bu onu bir süre idare edebilirdi.

Lissa zincirlerini yere attı. "Lanet olası zincirler," diye söylendi. Üzerini avuç içleriyle silkeledikten sonra ağabeyine sıkıca sarıldı. "Özür dilerim, ağabey. Sana ihanet ettiğim için."

Kyron, Lissa'nın sarılmasına karşılık vermedi. "Bunu sonra konuşuruz. Şimdi kapıyı kıralım."

Lissa, "Dur!" dedi. "Kapıyı kırmayacağız, öncelikle bir planımız olsun. Ses çıkarmamaya özen gösterelim çünkü daha planımız bile yokken bir şeylerden şüphelenip gelmelerini istemiyorum."

Kyron, "Benim bir planım var," deyip omuz silkti. "Kapıyı kırıp buradaki herkesi acı çekerek öldürmek. Yetmez mi?"

Lissa gözlerini devirdi. Kyron'u durdurmasaydı bunu cidden yapacaktı.

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin