22.Bölüm ❄ Pençeler

5.2K 380 65
                                    

Alina az önceki olanlara inanamıyordu. Kyron'un nasıl bir canavara dönüştüğünü görmek ve inanmak istemiyordu. Gözleri, pençeleri, yumrukları... O kadar korkunçtu ki... Maris ile beraber birbirlerini delicesine yaralamaları, bir anlığına Alina'ya tüm her şeyi unutturmuştu.

Üstünü, yüzünü acıyla buruşturarak çıkaran Kyron'a dikti mavi gözlerini. Yüzünde sıyrıklar ve kızarıklıklar vardı. Kanıyordu ama bunlara rağmen yüzü hâlâ güzel görünüyordu. Bunun nasıl olduğunu bilmiyordu Alina. Gördüğü yüzü yaralı tüm erkekler berbat görünürdü. Ama o hâlâ çok güzeldi.

Üstünü çıkardığında, karnının suratından daha kötü bir halde olduğu ortaya çıktı. Derisinde pençe izleri vardı.

Karın ve kol kasları öfkeyle şişmiş ve sertleşmişti. Karın boşluklarında derin pençe izleri vardı, resmen Maris onu delip geçmişti. Göğsünden kasığına kadar uzanan ince bir şerit halindeki yaradan başka birkaç ufak yara da vardı.

Alina, Lissa ile bakıştı. Lissa'nın yüzünde sinirinin bozulduğunu ele veren bir ifade vardı. Aynı zamanda üzgün de görünüyordu. Ama daha çok öfkeliydi; kare yüzündeki hatlar sertleşmiş, kısık mavi gözleri sinirli bakıyordu. Nefes alış verişlerinin sesi, ta Alina'ya kadar geliyordu.

Lissa, Kyron'un yaralarını, cilalı ahşap kâseye doldurduğu temiz suyla ve yumuşak pamukla temizlemeye başladı. Lissa'nın Kyron'un sırtına hırsla indirdiği her pamuk darbesinde Kyron acıyla yüzünü buruşturuyor, alt dudağını ısırıyordu.

Alina onun bu haline üzülmüştü. Üzülemeyecek kadar acımasız değildi. Onun canının yanmasını istemezdi. Ama şimdi bile annesinin ölümünden başka pek de bir şey düşünemiyordu. Bu şeyin, bu acıyı unutturabileceğini düşündürmüştü ilk başta ancak yanılıyordu. Kyron'un yaraları her ne kadar kalbini tekletse de aklı hâlâ cennetteki annesindeydi.

Odaya huzur bozucu bir sessizlik, sakinlik hâkimdi. Alina kesinlikle sessizliği sevmiyordu. Ama yine de sesini çıkarmadı. Oturduğu yatakta biraz kıpırdandı ve dizlerini göğüslerine çekti. Şöminede cayır cayır yanan ateş onu terletiyordu çünkü yatak, şömineye yakındı. Aslında ilk başta yakın değildi ancak Kyron onu biraz çekmişti. Alina, Kyron'un bunu kendisi için mi yoksa onun için mi yaptığını anlayamamıştı ama sonuç olarak kışın bu soğuğundan korunabiliyorlardı.

Onlar dövüşürken koridordaki o insanlar Maris ile Kyron'un dişlerini, pençelerini ve gözlerini görmüşler miydi? Görmüşlerse başları belada demekti. Fakat tüm bunlar, ne Lissa'nın, ne de Kyron'un umurunda gibi görünüyordu. Onlardan çok Alina endişeleniyordu. Bunu, tekrar bir olay yaşamamak için olduğunu varsayıyordu.

Onlar çok güçlüydü. Alina'nın tahmin ettiğinden çok daha fazla. Bunu bu gece anlamıştı. Gerçekten öfkelendiklerinde nasıl kavga edebileceklerini, nasıl vahşileşebileceklerini...

Bir silah bile kullanmadan az daha yumruklarıyla ve pençeleriyle birbirlerini öldüreceklerdi. Alina onların arasına girmek istemişti ancak ikisinin de gözleri o an Lissa'yla Alma'yı bile görmemişti. İkisi de güçlü bir kızdı, Alma'yı bilmiyordu ama o da bir kurttu, öyle varsayıyordu. Yani Alina onların arasına girse, bir saniyede ölürdü. Fazla cesaret, bazen ölüme götürürdü.

İtiraf etmesi gerekirse ikisi de harika dövüşmüştü. Alina bir an koridorun yıkılacağını sanmıştı; adamlar birbirlerini sürekli duvardan duvara atıyordu. Çok vahşiceydi. Hayatında gördüğü en hışımlı dövüştü. Eğer Kyron değil de başka biri olsaydı, belki de zevkle izleyebilirdi. Kyron'un yaralanması onu da incitmişti, üzülmüştü. Ama bunu belli etmemeye çalıştı.

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin